LÜTFEN YORUM YAPALIM SABİT 3-5 KİŞİ VAR HEP AYNI PARMAKLARI GÖRÜYORUM DİYEN HOCALARA DÖNÜCEM AZ KALDI. sİZİ SEVİYORUM KEYİFLİ OKUMALAR <3
*
Sıcak öyle baskındı ki Ömer her yerinde cehennemin ayrı bir katmanını ağırlıyordu. Üzerinde hareket eden bedenin her yerine dokunan avuçları ateş alıyordu sanki. Hissettiği zevk beyninin her noktasını uyuştururken kulaklarına dolan inlemenin kendisini ne kadar mutlu ettiğini düşündü. Terlemiş bedeni loş ışıkta parlıyordu ve maviler aç bir avcı gibi süzüyordu her noktasını. Belli belirsiz dövmeler bile yükseklere çıkartıyordu genç adamı.
"Öpmek istiyorum seni," diye inlediğinde göğsünde hissettiği sıcaklıkla bağıracak gibi oldu. Üzüntü öyle cismi bir sıkıyla kavramıştı ki kalbini, Ömer üzüntüyü sanki yanındaymış gibi hissedebiliyordu. Göğsü sıkışıyordu. Kasıklarındaki baskı ve zevk an be an artarken mavilerini kapattı. Tek bir soluk, sonra kirpiklerine yıldırımlar düştü.
Gözlerini öyle güçlükle araladı ki genç adam, sanki biri o uyurken gelip zamkla birbirine yapıştırmıştı. Parmakları yüzünü kapatıp sakin bir tavırla sıvazlarken altındaki şişlik sabırsız bir ihtiyaçla bekliyordu. Diğerini ilk kez rüyasında görmüyordu, son olacağa da benzemiyordu. Kabulleniş kısmının o zorlu eşiğini çoktan aşmıştı Ömer. Şimdi acı çekişlerinin içinde yüzüp yüzüp boğuluyordu.
Parmakları üzerindeki yumuşatıcı kokulu battaniyesinden içeri daldığında gözlerini kapatıp rüyasının devamını kendisi kurdu kafasında. Eşofmanını ve çamaşırını da geçen parmaklar hedefine ulaştığında boğazından derin bir inleme dudaklarına ulaştı. Diğerinin elleri, kokusu, gülüşü, dudakları Ömer'in zaten çoktan sona yaklaşmasına neden olurken dolu bedeni de buna direnmeyip serbest kalmayı tercih etmişti. Sıcaklığı karnına sıçrarken gözlerini sıkıca yumup dudaklarını birbirine bastırdı.
Utanıyor muydu?
Başlarda belki. Ancak şimdi tek hissettiği arsız bir şehvetti. Bu ateşi diğeriyle paylaşmak ve onun tadına bakmak istiyordu. Yatağından söylene söylene kalktığında saat üçü henüz sekiz dakika geçmişti. Ilık bir duş sonrasında da artık uyumasının pek de imkanı yoktu.
Salı, 15.27
Dolunay piyanosunun başında tuşları temizlerken diğer yandan ıslıkla bir şeyler mırıldanıyordu. Hiçbir şeye benzemeyen bu melodiyi kendisi de tanımıyordu, sadece biraz keyfi yerindeydi. Barı bıraktığı için artık uykusuzluk çekmiyordu; düzenli terapiden dolayı elleri de rahatlamış sayılırdı. Mental yaralarının dışında aslında her şey normal bir düzen üzerinde ilerliyordu Dolunay için.
Babası arayana kadar da bir süre iyi olacaktı. Annesinin telefonunda babasından gelen bir mesajı görmüştü Dolunay hafta sonu. Annesini suçluyor, onunla görüşmüyor oluşunun faturasını da annesine kesiyordu. Ancak adam bile biliyorken gerçeği kimse ona açılama yapma gereği duymuyordu artık.
Çünkü Dolunay yıllar önce terk etmişti babasını da, üvey annesini de. Bir daha da oraya dönme gibi bir niyeti yoktu. Aklını henüz o kadar kaçırmamıştı. Temizleme işi bittiğinde yerine oturup telefonunu çıkarttı. Biraz kalan boşluğunda spor mu yapsa yoksa kütüphaneye gidip orada mı vakit geçirse bir türlü karar veremiyordu. Ömer ile yaptığı mesajlaşmanın penceresine geldi. Selam yazıp yollamıştı sadece. Fakat bunun yetersiz olduğuna kanaat getirince, Müsait misin? diye ekledi. Birazdan liseye henüz başlamış öğrencisi gelecekti ve Ömer hemen cevap verse iyi olurdu. Dolunay pencereden hiç çıkmadan, parmağıyla dudağını ağzının içine itip kemirmeye başlayarak bekledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Ağıt & Zehirden Notalar [bxb]
RomanceKırılmış kanlı parmaklarım ne zaman tuşlara değse, ağıt peyda olur ruhumun en dip, en izbe sokağında. Sen duymazsın; sen görmezsin. Ancak bilirim ben. Her bir damla müzik senin kirpiklerinden...