9. BÖLÜM

25 10 12
                                    

Arabaya bindiğimizden beri ikimizin de çıtı çıkmamıştı. Jack'i anlamıyordum. Bazen hareketli, samimi, eğlenceliyken iki dakika sonra suskun, ağır başlı, konuşmayı sevmeyen, odun biri olabiliyordu. Hoş bende öyleydim ya neyse...

Parti için yola çıkmıştık. Üstümdeki heyecanı bir toza benzetseydim Jack de eğer bir rüzgar olsaydı estiğinde, o toz bulutların üstümden uçuşup havaya karıştığını söyleyebilirdim. Canım sıkılınca telefonu elime aldım ve gelen mesajlara baktım. Kevin ve Clara'dan birkaç fotoğraf gelmişti. Fotoğraflardan anladığıma göre şuanlık pek de kalabalık değildi. Gerçi biz sahne hazırlıkları için daha erken gidiyorduk. Tahmini bir on dakika sonra okulun önündeydik. Jack arabadan hızlıca indi ve kapıyı sertçe kapattı. Bu tavrı karşısında sinirlendim ve kapıyı açmaya yeltendim ama elim boşlukta sallanmıştı. Jack kapımı açmıştı. Anlamıyordum, kibarlık mı yapmıştı şimdi? Teşekkür edercesine gülümsedim ve arabadan indim. İlerlemeye başladığımda Jack'in imalı öksürmesiyle durdum. Ona baktığımda bir şey anlayamadım. Sorarcasına tek kaşımı yukarı kaldırdım.

" Koluma girmen gerek. "

" Şaka mısın? Buna hiç de gerek yok. " dedim ve ilerlemeye devam ettim. Kolumdan çekiştirilince hemen kolumu çektim ve yumruğumu Jack'in suratına geçirdim.

" Bir daha sakın buna yeltenme yoksa kolumu tutacak bir kolun olmaz. " dedim sinirle. Temas sevmediğim zaten bilinen bir şeydi. Jack bu yumruğu kesinlikle hak etmişti. Her fobinin, her sevilmeyen şeyin altında bir tramva ya da bir sebep yatar derken ciddiydim. Tacize uğrayan bir kız olarak temastan hoşlanmazdım. Bir tenin tenime deymesi beni huylandırırdı. Bu konuyu açmaktan da hoşlanmam, herkes temas sevmediğimi zaten bilir ve ona göre de hareket ederler ama Jack daha yeni tanışmamıza rağmen sınırları aşıyordu. Konuyu düşünmemek için başımı salladım. Jack yüzünü kaldırdığında burnunun kanamış olduğunu fark ettim. O kadar sert vurmuş muydum? 

" Biraz sert vurmuş olabilirim, kanıyor. " dedim ve kaşımla burnunu işaret ettim.

" Sen kanattın sen temizleyeceksin. " dediğinde gözlerim fal taşı gibi açıldı. Çantamdan bir peçete çıkarttım, Jack'in elini tuttum. Avcuna peçeteyi koydum ve sırıtmaya başladım. Tabikide ben temizlemeyecektim.

" Şansımı denemi- "

" Şansının ara sıra da olsa yanında olmasını istiyorsan deneme. " diyerek konuyu kapattım.

Jack'in manipüle edici laflarına karşı koluna girmeye mecbur kalmıştım. Adımımızı attığımız gibi tüm kafalar bize dönünce hiç gerilmeden yürümeye devam ettim. Tüm gözler üstümüzdeydi. Aralarda geçen fısıldaşmaları dikkatle dinlesem belki duyabilirdim ama umrumda değillerdi. Jack'le güzel bir uyum sağlamıştık. Gotik tarzımın dikkat çekeceğini zaten biliyordum. Koridorun yarısına geldiğimizde iki çifti fark ettim. Dylan ve Jenny. Jenny  kırmızı, dar bir elbise giymişti. Gerdanının açıkta kalan kısımlarını turuncu saçlarıyla kapatmıştı ve boncuklu bir kolye takmıştı. Beyaz, üzerinde kalpler olan bir çizme giymişti. Yalan yok üstünde güzel duruyordu.

 Yalan yok üstünde güzel duruyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
İÇİMDEKİ ATEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin