" Ne yemek istersin? " diye sordu Jack duygusuz sesinden ödün vermeyerek.
" Hamburger. " dedim bende aynı duygusuz tavırla.
" İçecek? " dedi sorarcasına.
" Ice tea. "
" Şeftalili mi? " diye sordu sırıtarak.
" Aynen öyle. " dedim bende yüzümde hafif bir sırıtış peyda olurken.
" Sende limonlu alıyorsun değil mi? " diye ekledim.
" Evet. " dedi ve biraz daha sırıttı.
Yemeğimizi yemiştik, Jack beni hastaneye geri bırakmıştı ve yatakta oturmuş Dylan'ı bekliyordum. Jack dışarda olacağını, birşey olursa kendisini çağırabileceğimi söylemişti. Yanlışlıkla da olsa ağzından kaçırdığı şey için pişman olduğunu düşünmüyordum.
Dylan'ın içeriye girmesiyle hastanenin balkonundan çıktım ve koşarak onun yanına ilerledim. Boynuna atladığımda şaşırdığını anlamıştım. O da kollarını belime doladığında şaşkınlığı geçmişti diye düşündüm.
" Hoşgeldin Bay Parazit. " dedim sevecen bir tavırla ondan ayrılırken.
" Hoşbulduk karamel kız. " dedi aynı sevecenlikle.
" Bana karamel kız demenin sebebi karameli çok seviyor olmam sanıyordum. "
" Öyle zaten. "
" Jack sarıldığımızda karamel koktuğumu söyledi, sebebi bu da olabilir mi Bay Parazit? " diye sordum gülümseyerek. Yüzü kasılınca amacıma ulaşmaya başladığımı anlamıştım.
" Evet, bu da bir sebep. Jack tüm büyüsünü bozmuş ama neyse... " dedi gülümsemesinden ödün vermeyerek. İçten içe kendini yiyip bitirdiğini biliyordum.
" Bakıyorum da iyisin. " dedi. Konuyu dağıtmaya çalışıyordu.
" Bugün çok daha iyiyim. Aramızda kalsın Clara duyarsa beni bitirir, bugün Jack'le hastaneden firar edip yemeğe gittik. Toparlandım sayılır. " dedim mutlu bir şekilde.
Yılan gibiyim, sokup zehiri veriyorum sonra topuk!
" Güzel... İyi olmana sevindim. Bugün taburcu oluyorsun, yarın da ben götürürüm seni yemeğe ne dersin? "
" Aslında... Jack'le işimiz var. Eğer erken biterse olabilir, haberdar ederim ben seni. " dediğimde yüzü neredeyse sinirden kıpkırmızı olmuştu.
" Ne işiniz var Jack'le? Eğer sorun olmayacaksa bende halledebilirim, sonrada oradan yemek yemeye geçeriz. " diye bir fikir önerdi sinirini belli etmemeye çalışarak.
" Özel birkaç işimiz var, hem söz verdim ona. Şimdi ekersem ayıp olur. " dedim ve göz kırptım.
" Bu akşam beraber dışarı çıkalım, nasıl olsa taburcu oluyorsun. " diye sordu tekrardan.
" Jack dışarıda olacağını söylemişti. Onunla beraber geçeceğim eve. Belki Lucas, Elena ben ve Jack beraber birşeyler yaparız diye düşündük. İstersen sende katıl bize? "
" Yok, ben baş başa oluruz diye demiştim. "
" Niye canım, Jack'den ne olacak sanki? "
" Ne bu Jack sevdası, bayağı da yakınlaşmışsınız bakıyorum. " dedi gülerek. Gerçekten söylüyordu ama şakaya vuruyordu.
" Yalan yok, flört ediyoruz. Sizden gizleyecek hâlim yok. " dedim tebessüm ederek.
" Daha tanışalınız bir buçuk hafta oldu... Bu ne hız? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ ATEŞ
PrzygodoweSu, Ateş'in kuruttuğu yerleri canlandırabiliyordu. Peki ya ateş suya ne yapacaktı? Savaşın sonunda suyu yakıp Ateş mi kazanacaktı yoksa Su kazanacak ve Ateşi tekrar mı yaratacaktı?
