28. BÖLÜM

5 3 17
                                    

~~~

Sanırım hazırdım. Yani en azından kombinim hazırdı. Peki ya ben?

Uzun zaman sonra Owen'la görüşecektim. Gitmek istemiyordum ama Selina Teyzem çok ısrar etmişti. Anneme gönderecekleri olduğu için gitmeden önce bizi öğlen çayına davet etmişti. Yıllar evvel olan bu olaya Selina Teyzem inanmamıştı. Nasıl olsa oğluydu. O oğluna toz konduracak değildi ya? Benim çok sevgili ebeveynlerim kondurmuştu ya neyse... Selina Teyzem bu olayı hep göz ardı etmişti. Keşke ben de göz ardı edebilseydim. İçimdeki duyguyu bir türlü isimlendiremiyordum. Bu... Çok kötüydü.

Hazır olduğuma tamamen emin olduğumda gözlerimi aynadan çektim ve çekingen gözlerle bizimkilere baktım. Hep beraber sabahlamıştık.

" Endişelenme. Nasıl olsa Elena hep yanında duracak. " dedi Daisy benim korkumu yatıştırmaya çalışarak.

Öyle değildi, her ne kadar dışarıya güçlü gözüksem de her insanın zaafı vardı. Ve her zaafın ardında bir sebep yatardı. Ben korkuyordum. Korkularla yüzleşmek kolay değildi. O an aklıma her geldiğinde kriz geçiriyordum. Ayakta durmak zorlaşıyordu her seferinde. Halbuki acıya alışılır demişlerdi bana. Zamanla unutursun demişlerdi. Zaman ne benim acımı alıp götürdü ne de bana unutturdu. Ben her şeyi zamanla daha çok yaşadım, daha çok hatırladım. Her hatırlayışımda acım daha da ağırlaştı.

Clara gözlerimin içine baktı. Umutla bakıyordu bana. Bir beklenti içerisindeydi. ' Yapabilirsin, oradan güçlü çıkabilirsin, sen Ellie'sin. ' diye bağırıyordu gözleri. Ellie büyümüştü. Ellie'yle beraber korkusu da içinde büyümüştü...

Derin bir nefes alarak aynamdan uzaklaştım. Bu aciz hâlimi görmek istemiyordum. Gözlerim, kimsenin gözlerine değmeden hızla mutfağa ilerledim. Daralan nefeslerim bana eşlik etti. Dolaptan bir bardak aldım, deli gibi titreyen ellerimle sürahiden bardağa su doldurmaya çalışıyordum. Tüm su tezgaha boca olunca zaten dolu olan gözlerim iyice kızardı. Zaten zor aldığım nefesler sanki artık hiç yoktu. Sürahi, titreyen ellerimin arasından kayınca yere düştü. Mutfakta yankılanan cam kırığı sesiyle bizimkiler mutfağa doluştu. Cam kırığı sesi miydi yoksa kalbimin mi kırılma sesiydi algılayamıyordum. Camın kırılmasıyla yaşlar gözlerimden süzüldü. Sessizce ağlayarak, yere eğildim. Cam kırıklarını toplamaya çalışıyordum. Gözlerim kararınca derin bir nefes almaya çalıştım. Olmuyordu, soluklarım göğüs kafesime sıkışmıştı. Avuçlarımda cam olan ellerimi sıktım. Elime batan camlarla parmaklarımın uçlarından kan damlamaya başladı. Yüzüme düşen kıvırcık saçlarım göz yaşlarımı gizliyordu. Nefessizlik tüm ruhumu emerken biri kolumdan tutup beni kaldırmaya çalıştı. Ayaklarım beni taşıyamayınca kendimi Dylan'ın kucağında bulmuştum. Kafamı onun göğsüne gömdüm ve sessizce ağladım. Beni odama getirdi ve yatağıma oturttu. Daha sonra kapıyı kapatıp kilitledi. Masamın üstündeki astım ilacımı alıp hızlıca ağzıma verdi ve sıktı. Birkaç dakikanın ardından derin bir nefes aldım. O kadar güzel bir histi ki nefes almak... Kıymetini bilmeyen insanlara inat ard arda nefesler aldım.

" Konuşalım mı? " diye sordu Dylan. Olumsuz anlamda başımı salladım. Konuşamazdım. Çok utanıyordum, deli gibi korkuyordum. Bedenimin kirlenmiş olmasını kaldıramıyordum.

Dylan'ın ela gözleri elime takılınca bende ellerime baktım. Kan içindeydiler. Hızlıca ellerimi tuttu,

" Ne yaptın sen? " diye sordu şaşkınca. Ne yapmıştım?

" Ellie, kalk hastaneye gidiyoruz. " dedi Dylan.

" Abartma Dylan. " dememle gözleri daha da açıldı.

" Şu ellerinin hâline bak! Kansızlıktan bayılabilirsin! " demesiyle gözlerimi devirdim.

" Ölürsün de tam olsun. " dediğimde ihtimalleri tartıyormuş gibi düşündü.

İÇİMDEKİ ATEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin