Yüzüme çarpan güneş gözlerimi kamaştırdı. Zorlukla yeni bir güne daha uyandım. Belki de sevinmeliydim bunun için. Sonuçta uyanamamak, sonsuz bir uykuya dalmak da vardı hayatta. Fakat ben sevinemedim. İkinci annem gibi gördüğüm kadın yakın zamanda ölmüştü. Dün olanlara değinmiyordum bile. Aslında Jack her ne kadar kızsam da haklıydı. Ben yaşadıklarımı gülerek, geriye atarak bastırıyordum. Bu zamana kadar bunu yapmamış olsaydım şuan bir psikolokta olabilirdim belki de... Her zaman yaptığım gibi dün olanları da geriye attım, görmezden gelmeyi seçtim.
Bugün enerjik olmam gerekiyordu çünkü kazanmam gereken bir basketbol turnuvası vardı.
Çevik bir hareketle yataktan kalktım. Banyoya girdim ve kendime gelmek için sıcak bir duş aldım. Hoş sıcak su beni daha da mayıştırmıştı. Dişlerimi fırçaladım, ardından temiz pijamalarımdan giydim. Kıvırcık saçlarımı kurutarak banyodan çıktım. Artık mutfağa gidip yemek hazırlasam iyi olacaktı. Saat daha erkendi ama dün Jack'lerle pikniği nerede yapacağımızı konuşmamıştık. Bu nedenle saati umursamadan Jack'i aradım. Uzun bir süre açmasını bekledim.
" Hı? " diye mırıldandı. Sanırım birileri uykusundan daha uyanmamıştı.
" Jack. " dedim ' a ' harfini uzatarak muzip bir sesle.
" Efendim sevgilim? " dedi mayışık bir sesle. Kelimeleri düzgün söyleyemiyordu.
" Karıştırdınız sanırım benim bir sevgilim yok. " Yine otuz iki diş sırıtmaya başlamıştım. Bu çocuk benim dengemi bozuyordu.
" Efendim sevgili flörtüm? " dedi. Onun da sırıttığını tahmin edebiliyordum.
" Bu oldu gibi. " dedim. Onaylarcasına mırıldandı. Jack'in mayışık hali gerçekten çok hoşuma gitmişti.
" Hâlâ yatıyor musun? Ben kalktım, duş aldım, şimdi de piknik için yemek hazırlayacağım. "
" Sevgili uyandırma servisi flörtüm, beş dakika daha. " dedi Jack. Kahkaha attım ve ona beş dakikamız olmadığını hemen kalkması gerektiğini söyledim. Homurdanınca gülüşüm sanki olabilirmiş gibi daha da genişledi.
" Neden kalkmak zorundayım? Sadece hazırlanacağım ben. " diye homurdanmaya devam etti.
" Hayır, annen dün çok yoruldu! Herkes bir çeşit hazırlasın. Yazık kadına... "
" Sevgili flörtüm niye uğraştırıyorsun beni? "
" Jack kalk dedim, hadi! Hem ben senin elinden bir şeyler yemek istiyorum. "
" Benim elimden zehir olsa içersin değil mi kıvırcık? " dedi. Çarşaf sesleriyle yataktan kalktığını anlamıştım.
" Hayır Jack içmem, salak mıyım ben? "
" Yine çok naziksin kıvırcık. "
" Her zaman. " dedim ve güldüm. Daha sonra asıl konuya geldim.
" Jack bizim genellikle gittiğimiz bir basketbol sahası var. Güzel bir park, sakin de. Konumunu atayım orada buluşalım. "
" Seni almaya ben geleyim mi? " diye sordu. Dün ona arabada ki silüet olayını anlatmıştım.
" Elena'yla konuşayım, haberleşiriz. "
" Tamam, görüşürüz. "
" Hoşçakal! "
~~~
Kahvaltı için iki tane waffle iki de krep hazırladım. Elena'yla Anthony'yse kruvasan ve poğaça alıp gelmişlerdi. Bir kaba salatalık dilimledim ve paketleyip piknik sepetine koydum. Yanımıza üç şişe su aldık. Bizim hazırlığımız tamamdı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ ATEŞ
AventuraSu, Ateş'in kuruttuğu yerleri canlandırabiliyordu. Peki ya ateş suya ne yapacaktı? Savaşın sonunda suyu yakıp Ateş mi kazanacaktı yoksa Su kazanacak ve Ateşi tekrar mı yaratacaktı?