Dar, siyah kot pantolonumun üstüne bol siyah bir t-shirt giydim ve üstümede deri siyah ceketimi geçirdim. Bu kombinin üstüne kesinlikle siyah topuklu çizmemi giymeliydim. Ayakkabı dolabından çizmemi aldım ve giydim. İşte şimdi kombinim tamamdı! Kıvırcık, açık kumral saçlarımı düzleştirdim ve ikili sepet örgü yaptım. Yüzüme hafif bir makyaj yapmış ve vişne çürüğü rengindeki rujumu sürmüştüm. Telefonumun zil sesi kulağıma dolduğunda çantamdan çıkarttım ve kimin aradığına baktım. Arayan Clara'ydı.
" Efendim? "
" Geldim ben, kapıdayım. "
" Ben kendim gelecektim. "
" Biliyorum, yolu bilmiyorsun beni takip edersin diye geldim. "
" Tamam, çıkıyorum. " dedim ve gözlüğümü alarak evden çıktım. Clara motoruyla kapının önünde bekliyordu. Bugün hava sıcak olduğu için bende motorumu kullanacaktım. Clara'nın yanına ilerledim. Topuklu ayakkabılarım her yere bastığımda tok bir ses çıkarıyordu ve ben bu sese bayılıyordum.
" Yakıyorsun ortalığı. " dedi Clara beğeni dolu bakışlarla.
" Biliyorum. " dedim bende kendini beğenmiş bir tavırla.
" Bir kez de mütevazı ol be kadın! " dedi Clara gülerek.
" Doğamda yok güzelim. " dedim ve sırıttım.
" Büyük gün geldi diye daha bir özendim kendime." dedim alay ederek. Clara güldü. Hastaneden taburcu olalı üç gün olmuştu. Clara geçen gün Alarice ve bekçileriyle buluşma ayarladığını söylemişti. İşte o gün bugündü! Eğer Alarice çok boş yaparsa o kızı kimse elimden alamazdı. Hem artık okuldan da mezun olmuştuk. O kızı gebertmemek için hiçbir sebebim yoktu...
Motoruma bindim ve benden önde giden Clara'yı takip ettim. Birkaç dakika sonra bahçeli otantik bir restoranın önünde durduk. Vay canına, çok hoş bir yerdi burası. Hangi gerizekalı Alarice ve bekçileriyle buluşmamız için böyle güzel bir yeri ayarlamıştı?
Ne yapsalardı kıraathane mi ayarlasalardı? Aslında mantıklı bir fikir, bu salaklarla anca kıraathane gibi bir yerde buluşulurdu zaten.
Çiçeklerle süslenmiş bahçeden geçerek restoranın kapısının önünde durduk. Allah'ım sana geliyorum çok güzel kokuyor burası. İçeriye girdik fakat içerisi bom boştu.
Biz erken mi geldik ki acaba?
Aniden çıkan ' böö ' sesleriyle Clara yerinde sıçradı ve bende... a a a! Tüh tüh tüh, Alarice yumruk atmışım...
" Çocukça işlere girişirseniz cezasını da çekersiniz. " dedim ve sırıtarak sandalyeye oturdum. Bir saniye! Ben Alarice'e yumruk atmıştım ondan yerde debeleniyordu ama Kris niye yerdeydi?
Clara'ya baktığımda suçlu suçlu Kris'e baktığını gördüm. Hangi ara vurdun lan çocuğa?!
" Siz topluca psikopatsınız! " dedi Gloria nefretle bana bakarak.
" Siz de topluca gerizekalısınız ama biz bunu sizin yüzünüze vuruyor muyuz? Evet, vuruyoruz çünkü öylesiniz. " dedim sırıtarak. Gloria göz devirdi ve Alarice'i yerden kaldırdı. Clara niye laf sokmu- Salak mı bu kız ya?! Clara, Kris'i yerden kaldırıyordu. Ona kötü bir bakış attım ve kaldırdığı çocuğu geri yere bıraktı ve Kris yere yapışıp kaldı.
" Kızım sen salak mısın? Kaldırıyordun kızdım diye geri niye bıraktın? " dediğimde Clara tekrardan Kris'i yerden kaldırdı. Mal bu kız ya!
" Niye kaldırdın tekrardan?! " dedim kızgınlıkla Clara'ya.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ ATEŞ
AventuraSu, Ateş'in kuruttuğu yerleri canlandırabiliyordu. Peki ya ateş suya ne yapacaktı? Savaşın sonunda suyu yakıp Ateş mi kazanacaktı yoksa Su kazanacak ve Ateşi tekrar mı yaratacaktı?