Merhaba arkadaşlar🤍
Bir önceki bölümde Bora'yı tanıdık geçmişini az da olsa öğrendik. Bora'nın annesi hakkında olan sırlarını da bölümler ilerledikçe öğreneceğiz.
Bu bölüm de Bora'nın ağzıyla yazılmaktadır.
İyi okumalar☺️
Havin'i odaya kitlememin ne kadar yanlış olduğunun bilincindeydim ama onu odaya kitlemesem asla ikna edemezdim.
Onu korumak için kitlemem gerekiyordu. Bana çok kızdığını biliyordum ama buna mecburdum. Beni bunu yapmaya mecbur etmişti.
Orhan Güneş'e ait depolar şehirin merkezine çok uzak yerlerdi.Orhan Güneş'in bulunduğu depo ise iki depo arasından en uzak olanıydı.
Yola çıkalı 20 dk olmuştu. Havin'e söz vermiştim Asel'i sağ salim ona getirecektim.
Ormanın girişine geldiğimde farları kapattım ve arabayı durdurdum. Yolun geri kalanını yürüyerek gitmem gerekiyordu.
Bugün bana ne olacağı umrumda değildi. Önemli olan Asel ve Havin idi.silahımı belime geçirdim çorabımın içine ise bir çakı sıkıştırdım.
Gerekmedikçe adam öldürmezdim ama bugün ne olacağını kimse bilemezdi ya ben onun cehennemi olacaktım yada o benim cehennemim olacaktı.
Deponun önüne geldiğimde kimseyi göremedim.Depo içinde kimse yok gibiydi. Yeri yanlış tespit etmiş olabilirdim ama yinede dikkatli davranmaya çalıştım.
Dış kapıyı yavaşca itekledim. Kilitli değildi. Silahi dogrultum tüm odaları gezdim. Odaların hepsi boştu bir oda dışında.O odanın kapısı kapalıydı. İçeride biri olabilirdi.
Yavaş ve dikkatli adımlarla odanın kapısına doğru ilerledim. Ortalık o kadar sessizdi ki kendi nefes alışımı duyabiliyordum. Sabah yediğim dayaktan ötürü her yanım ağırıyordu ama alışık olduğumdan bunu umursamıyordum bile.
Odanın kapısının önüne geldiğimde önce içeriyi dinledim. Hiç ses yoktu. Yavaşça odanın kapısını açtım. Her yer karanlıktı. Depoda ki en karanlık oda buydu.
Odaya girmek için iki üç adım attım. Odaya girdiğim anda bir sürü ışık yanarak odayı aydınlattı.
Gördüğüm manzara karşısında bağırmam bir oldu. Koşar adımlarla odanın ortasına doğru gittim.
Kendimi o kadar kötü hissediyordum ki gözlerimden bir kaç yaş akmaya başladı. Duvarları tekemledim.
Odanın ortasında bir masa vardı ve üzerinde bir bilgisayar. Bilgisayarın ekranında İse beni mahvedecek o görüntü. Havin boş bir odanın ortasını eli, ayağı bağlı bir şekilde oturuyordu.
Bilgisayara iyice yaklaştım. Yanlız değildi yanında biri vardı. Bilgisayara yansıyan gölgesinden bunu anlamıştım.
"Beni duyduğunu biliyorum pislik,eğer Havin'e bişey yap....."
Öyle tiksindirici bir şekilde güldü ki. Onu oracıkta boğarak öldürmek istiyordum. Artık ekranda gölgesi değil kendisi vardı. Havin görüş açımdan çıkmıştı. Sadece Orhan Güneş'i görebiliyordum.
"Selam delikanlı nasılsın?"
"Seni öldüreceğim" dedim o kadar öfkeliydim ki
"Aaaa biraz sakin ol, benimle iyi anlaşmak zorundasın değil mi ama ?"
"Lan şerefsiz bırak kızı gücün ona mu yetiyor"
"Şuan bir taşta iki kuş vurabilirim"
"Ne diyorsun lan sen" kelimeler ağzımdan öyle bir çıkıyordu ki sakin olamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kış Güneşi
Ngẫu nhiênDaha çocuk yaşta hayatın zorluklarıyla yüzleşmiş ama asla pes etmemiş bir kadın ve neredeyse aynı zorluklarla karşılaşmış bir adam geçmişin ardında ki sırlarla karşı karşıya gelmekte. "Söz mü " dedi kadın. "Söz " dedi adam.