İyi okumalar🎵
★
Vücudumu kirleten bana zorla dokunmaya çalışan o pislik adam. Evet belki burnum yanılıyor olabilirdi diye düşünmüştüm ama gözlerim burnumun dediklerini tasdikliyordu. Bana aradığı bir şeyi hiç beklemediği bir yerde bulmuş gibi bakan bu adam karşısında titremelerimi engelleyemiyorum.
Ne yapacaktım bulmuştu beni bulmuştu. Bu adamın beni bulması demek Servet'in de beni bulması demekti.
Dizlerimin beni taşıyamayacağını anladığımda halsizce arkamdaki tezgaha yaslandım. Gözlerim neden ondan ayrılmıyordu ve neden bu adam tuhaf ve tehlikeli bir şekilde gülümsüyordu?
Sertçe yutkundum ve bana seslenen Mihriban ablaya anca fark ederek ona çevirdim bakışlarımı. Endişeli bakan gözleri masadan bana döndü ve "Lavinya hiç iyi görünmüyorsun. Bugün seni biraz fazla yordum sanırım istersen gidip dinlen zaten servis işi kaldı bir tek"diye söyleyince yanlış anlaşılmaları düzeltmek istercesine "estağfirullah Mihriban abla yormadın beni sadece bir elimi yüzümü yıkayayım yeter sanırım" diye söyledim gülümsemeye çalışarak.
Evet bugün yorulmuştum ama şu an çöküyordum.
Bir an önce buradan gitmem lazımdı. İyi de nereye gidecektim?Mihriban abla beni başıyla onayladığında güçlü durmaya çalışarak hızla yukarı çıktım ve koridordaki lavaboya girdim.
Daha bu ayki maaşımı almamıştım. Gitsem kalacak yerim yoktu. Sokakta yatamazdım. Saklansam ya da onu hiç tanımamış gibi yapsam? Mümkün değil çünkü zaten benim olduğumu anladı ve ben de bakışlarım ve hareketlerimle çok açık bir şekilde onu tanıdığımı belli ettim.
Stresten bacaklarımda titremeye başladığında lavaboya doğru gittim ve birkaç kez elimi yüzümü yıkadım. Gözlerim yanmaya başlamıştı bile ama hayır ağlamamalı ve bir şeyler düşünmeliydim.
Lavaboya ellerimi koyarak aynaya baktım. Gerçekten yüzümün rengi gitmişti. Sertçe lavabonun kenarını kavradım gözlerim boynuma giderken.
Allah'ım lütfen bunlar bir rüya olsun! Sanırım buradan hiç çıkmasam daha iyiydi. En azından dikkatini çekmemiş olurdum. Hem belki beni o an için hatırlamıştı. Çünkü o gece kafasına şişe kırmıştım. Belki de tam hatırlamıyordu bile beni.
Düşündüğüm bir küçük Umut tanesine sarıldım. Başka yapacak hiçbir şeyim yoktu,
'Sana dokundu'diye bir ses tısladığında elim boynuma doğru gitti. Hayır buna izin vermedim. Yani en azından daha ileri gitmesine.
'Kirlisin bak ellerine bak bacaklarına bak boynuna onun eli elleri her yerinde'
Gözlerim korkuyla boynuma kaydı. Bu ses de nereden çıkmıştı? Ve gördüklerim karşısında ufak çaplı bir kriz geçirmem bir oldu. Çenemden boynuma doğru uzanan siyah bir yol vardı. Gözlerim kocaman açılırken ellerime kaydı gözlerim. Kapkara olmuş ellerime... Sonra da sağ bacağıma baktım. Her yerim o adamın dokunduğu her yer kapkara lekelerle dolmuştu.
Elimi hızlıca ağzıma bastırarak çığlığımı yutmaya çalıştım. Ne oluyordu? Bu lekeler de nereden çıkmıştı?
Hızla musluğu açıp sabun sıktım ellerime ve aynı hızla köpürttüm ellerimi. Temiz olduğuna emindim oysaki. 3 haftadır görmediğim izlerdi bunlar. Halbuki az da olsa geçtiklerini zannetmiştim.
İyice köpürttükten sonra yıkadım ellerimi. Ah, lanet olsun ki gene oradaydılar."Neden gitmiyorsunuz?"diye fısıldadım. Göz yaşlarım gözlerime hücum ederken boynuma götürdüm ellerimi. Ama nafile. Kirli bir elle bir yeri temizleyemezdiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEPÇE
Teen FictionEvli bir kadın bekar bir erkek... Parmağından kelepçeli kadın özgür bir adam... İmkansıza ulaşmak ne kadar imkansızsa onların birbirine kavuşması o kadar imkansız. Sevmek ne kadar zorsa kimi seveceğini belirlemek de bir o kadar zor. Kelepçeler Kork...