28. Bölüm

53 3 26
                                    

İyi okumalar 🪄

Dil kolay yalan söylerdi. Akıl kolay kandırılırdı. Peki ya kalp? Peki ya göz? Gözler kalbin aynasıdır derler. Samimi olduğun her bir kelimede kalbin yansır gözlerine.

O da görüyor muydu kalbimdeki duyguları gözlerimde. Görebilir miydi?

Geri dönüşü olmayan bir çıkmaza giriyordu kalbim. Aklım yeter diye bağırsada kalbe söz geçiremezdin. Bir kez o duygu oraya yerleştiyse geri alamazdın kalbin düşüncelerini.

Ne söylediğimin bir önemi yoktu. O beni anlasın yeterdi. Gözlerinin içi parlıyordu. Farkında bile değildi ama avcunda kalan diğer elimin bileğini sıkıca kavramıştı. Gözleri o kadar güzeldi ki karanlık sokaklarıma lamba oluyordu sanki. Yüzünde bozguna uğramış bir ifade vardı. Dilimden dökülenler kalbine akmışmıydı bilmiyorum ama sanki akmış gibi hissetmiştim. Kalbim çok sıcaktı. Şuan ölsem gam yemezdim. Onun yanında öleceksem başka ölüm dilemezdim.

Gözleri gözlerimde dolaşırken her bir zerresini aklına kaydettiğini biliyordum çünkü bende öyle yapıyordum. Bileğimdeki eli nabzımın attığı damarın üstünü okşuyordu bende yanağını. Parmaklarımın arasında olan sıcak yeni beni hapsediyordu oraya. Çekemiyorum elimi. Ne olur, ne olur kurtar beni güzel kalpli adam. Her ne kadar bundan memnun olsamda sana hapsolmama izin verme.

Yavaşça gözleri kapandı ve başını hafifçe çevirdi dudakları avcuma denk geldiğinde nefesimi tuttum. Oraya bir öpücük bıraktığında kalp ritmim hızlandı. Göğüs kafesim o kadar acıyordu ki kalbim çırpınıyordu içeride dışarı çıkmak için.

Her hareketine düşüyordum. Her hareketi çıldırma sebebimdi.

Dudaklarını bir süre sargının üzerinde tuttu sonra kafasını çevirdiğinde nutkum tutulmuş bir halde ona baktığımı gördü. Gözlerindeki haylaz parıltı olabilecekmiş gibi daha da çoğaldı diğer elini kaldırdı ve elimin üzerine koydu parmaklarını nazikçe bileğimi kavradı ve devam etti. Evet o avcumdan başlayarak dudaklarını tenime değdirmeye devam etti. Dudakları bileğime nabzımın üzerine bir öpücük bıraktı. Gözleri gözlerimden ayrılmıyordu. Bana o kadar sıcak bakıyordu ki tenimde gezinen ürpertiler iyiye işaret değildi sanki. Derin bir soluk aldım. Dudakları birazdaha aşşağıya kaydı sanki damarımın izini takip ediyordu. Bir öpücük daha. Her öpücüğünde birazdaha yaklaşıyorduk birbirimize. Zaman ve mekan algısı bende tamamen sıfırlanmış durumdaydı.

Kafamda şimşekler çakıyordu. O bana böyle baştan çıkarıcı bakmaya devam ederse ben...

Bütün bedenimin ateşler içinde yandığını hissettim. Dudakları dirseğimin hizzasına geldiğinde kıpkırmızı olmuş suratımla "Sarp bey durun"diye titrekçe söyledim. Hemen ilerimizde bir sürü adam vardı ve bana yaptığına bakın. Dudakları iki kenara kayarak bana o samimi gülümsemelerinden birini bahşetti.

Şuraya düşüp bayılacağım.

Haylazca "neden?" Diye sorduğunda yutkundum. Hayır gözlerim dudaklarına kaymamalı. Hayır, izin vermiyorum kendime!

"Çünkü... Şey... Orada adamlar var" diye bir şeyler geveledim ağzımda. Buhar olup uçmak üzereydim. Dudağımı dişledim. Tek kaşı havalandı bir şey söyleyecekken hemen başımı eğdim "lütfen birşey söylemeyin " dedim yalvarır gibi. "Pansumanı hemen yapsak?" Diye başımı kaldırmadan konuştum. Karnımdan aşşağıya doğru sıcak birşeyler iniyordu.

Kahretsin, çok pis etkilenmiştim!

Güldüğünü işittim. "Peki senin istediğin gibi olsun" dedi ama bileğimi bırakmadan kulağıma eğildi. Yakınlığından tüylerim ürperirken "ama daha diğer elin var" diye söyledi. Gözlerim kocaman açılsada birşey diyemedim. Dilim lâl olmuştu. Şimdi diğer elimi tedavi etmekten mi bahsediyordu yoksa öpmekten mi?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 11 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KELEPÇEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin