14. Bölüm

124 49 5
                                    

İyi okumalar


Çamur..

Her yer çamur ve bataklık. Bende tam ortasında çırpındıkça batıyorum. Elimden birşey gelmiyor sadece batıyor ve bir türlü boğulmuyordum. Madem ölmeyecektim burada ne işim vardı?

Her yerim, her yanım,herbir zerrem kire batmışken ben ağlayarak çıkmaya çalışıyordum. Halbuki görüyordum önümdeki çiçekli bahçeyi.

İçimde kalan son umut tanesiyle elimi uzattım öne doğru. Tam o sırada bir çiçek yaprağı çiçeğinden koptu ve bana doğru uçtu. Bu bir işaret miydi?  Dudağıma usulca bir tebessüm yerleşirken yaprak yavaşça parmak ucuma değdiğinde birden sert bir rüzgar esti. Etrafımda birden fazla kırmızı çiçek yaprağı görsemde ne olduğunu kavrayamamıştım.

Saçlarım uçuşurken gözlerim kocaman açıldı. Battığım bataklık birden kaybolduğu da elim havada, parmağımın ucunda küçük yaprakla öylece kalakaldım.

İşte o önümdeki kocaman çiçek bahçesindeydim. Kelebekler ve çiçekler ahenkle dans ediyor türlü türlü kuşların cıvıltısı kulaklarımı şenlendiriyordu. Cennet burasımıydı? İhtiyacım olan huzurun burada olduğunu hissettim.

Huzurlu bir nefes aldım ve göz yaşlarımı sildim. Hala bir kolum ön tarafa doğru uzatılmıştı. Yaprağı düşürmemeye çalışarak kolumu çektim ve minik kırmızı yaprağı avcuma aldım.

Ufak kırmızı bir yaprak...

Daha önce hiç böyle bir çiçek görmemiştim ve adını da bilmiyordum. Ama o kadar güzeldi ki yüzümdeki gülümsemeyi durduramadım.

Birden birşey oldu. Elimden bulaşan siyah bir leke yaprağı karartığında "Hayır .."diye acıyla fısıldadım. Bu masum çiçek bile zarar görmüştü ellerimden. Yavaşça yaprağı serbest bırakıp yere düşmesine izin verdim. Gözlerim yaprağın düştüğü yerden ayaklarıma kaydığında dehşetle gözlerim açıldı.

Aynı siyah leke ayaklarımdan yemyeşil çimenlere yayılmaya başlamıştı. Hızlıca geriye doğru birkaç adım attım. Benim yüzümden mahvolucaktı bu güzel bahçe. Geri gittikçe karaltı yayılırken ne yapacağımı bilmez bir şekilde geri bataklığa doğru koşmaya başladım.

Benim yerim orasıydı. Bana güzel olan şeyler yakışmıyordu. Oradan çıkmamalıydım.

Koştulça kararan çiçeklerin fazlalaştığını, dev gibi yemyeşil ağaçların sararıp eğildiğini ,çimenlerin toprağa çekildiğini, güneşin karardığını gördüm.

Gözlerime dolan yaşları engelleyemezken bir an önce bataklığa ulaşmayı diliyordum. Ama yollar bana inat uzarken ayağımın ağaç köküne takılmasıyla yere kapaklanmam bir oldu.

Canım yanmamış olmasına rağmen ağzımdan bir inilti kaçtığında benden yayılan o koca karaltılar çoktan bütün bahçeyi mahvetmişti bile. Gözyaşlarımın izin verdiği kadarıyla bataklığa baktım ve az önce elimde yaprağını tuttuğum çiçeği gördüm.

Bataklığın kenarında herşeye inat büyümüş iki uç nokta arasında sınır çizgisi olmuştu. Ama heryeri bataklığa çeviriyordum. Heryeri kapkara yapıyordum. Ruhumdan sızan bu karaltılar koca bahçeyi çürütmeye yetmişti ve şimdi o masum çiçeğe doğru hızla gidiyordu.

"Hayır"diye fısıldadım. Siyah lekeler daha da hızlanırken sesimi güçlü tutmaya çalışarak "Hayır!"diye yüksek sesle söyledim. Biliyordum hiçbir kelimem o karaltıların yayılmasını engellemeyecekti. Gücümün son kalan kısımlarınıda ayağa kalkarak kullandım. Çiçeğe doğru bir adım attım sarsakça. O beni kurtarmıştı. Onun sayesinde birkez bile olsa çiçek bahçesine ulaşmıştım. Şimdi benim yüzümden çüreyecekti.

KELEPÇEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin