Bölüm 15 - Yara Bandı, Minik Ve Dağ Ayısı-

1.5K 104 151
                                    

Önce biraz Pusat'ı tanıyalım olur mu?

Keyifli okumalaaaar :)

Pusat'dan...

Bazen insan bile bile hata yapar. Ya da yapacağı o eylem ona hatadan çok güzel yanlarını gördüğü bir şeymiş gibi gelir.

Salak değildim ve olmaya da çok uzaktım. Zaten Uraz'ın Asya'ya karşı karmaşık duygular beslediğini anlamak için pek de bir zekaya gerek yoktu. Hayır, bunu anlamak için onları yan yana görmeme de gerek yoktu. Benim ilgimi çeken tek kısım bunun karşılık bulup bulmadığıydı.

Çünkü Asya'yı çözemiyordum. Her şeye gülüyordu ve buna acı çektiği şeyler de dahildi. Az önce babasını Ela'ya fısıldar gibi anlatırken de, kapının önünde derin derin nefesler aldığında olduğu gibi.

Anlamadığımı ya da anlamayacağımı sanıyordu ama yanılıyordu.

Benim dünyam küçüktü ve o dünyamdaki insanların aldığı nefesi dahi ezberimde tutardım ben. Ve bu dünyamdaki azılı sayıdaki insanlara ilk görüşte Asya'da dahil olmuştu.

Bunu nasıl yaptı bilmiyorum. Tek bildiğim ismiydi ve sadece içimden geliyordu.

Canı acırken değil, her an mutlu olduğu için gülmesini sağlamak içimden geliyordu.

Ve eğer gerçekten Asya'da Uraz'a karşı bir şeyler hissediyorsa bu aşkın yara bandı olarak kenara atılacaktım ama buna da değer gibi geliyordu.

Zaafı, sınırı, kullanılmak olan ben, bu yolda gönüllü yürüyordum. Nasıl yaptığını bilmiyordum ama oluyordu ve aynı şekilde devam edecek gibi duruyordu.

"Kortaç, ya şu kaseni kaldır bana örttükleri şu örtüyü Asya'nın kollarına ört ya da ben kalkacağım."

Ağlanır gibi ayaklandı ve uyku sersemi örtüyü alarak koluna örttü.

"Lan düzgün örtsene!"

"Başlatacaksın şimdi örtüne abi!"

İyice kollarını kapattığında arkama yaslanıp bakışlarımı cama çevirdim. Benim uyumamam gereken sürem dolmuştu ama yine de uyuyamıyordum.

İçimde anlamlandıramadığım bir sıkıntı vardı.

Yarın Asya ile önce dükkana uğrayıp sonrasında eve gitmeyi planlıyordum. Uzun zamandır belli bir konumda yaşamıyordum. Hayatımın karmaşasına eklenen uyuşturucu barosu beni buna mecbur ederken asker lojmanlarında kalıyordum.

Şimdi de oraya geçecektik.

"Bir haber var mı?"

Gözleri kapalı konuşan Kortaç ile istemsizce oraya döndüm.

"Neyden?"

"O adamdan bahsettiğimi biliyorsun abi."

Derin bir nefes aldım, o şerefsiz hakkında tek kelime etmek anneme yaptığım en büyük kötülüklerden biriydi.

"Karadenizin serin suları bile kabul etmemiştir o pis bedenini, yok artık yani. Konusu açıp canımı sıkma."

"Ya öğrenilirse ne bok yiyeceksin? Meslek hayatın biter, ordudan atarlar seni."

Omzumu silktim.

"Ne kendi hayatım ne de mesleğim annemden değerli değil kardeşim, o şerefsiz dua etsin vaktim yoktu. Yoksa yapacaklarım sadece bununla sınırlı kalmazdı. Anneme vurduğu her günü bir bir ona yaşatamamamın, annemi aç susuz bıraktığı her saniye onu acıyla inletemememin tek sebebi zamandı."

GASTRONOT FRAMBUAZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin