Pusat'dan...
"Çıkıyorsun, serbestsin."
İçinde ben ve bütün hayalin güzelliğini karşılayan miniğim ile ilgili türlü türlü şeyler düşünürken başımı kaldırdım. Görevli polis yanıma gelip önümdeki demirlikleri açtığında hızla yerimden kalktım.
Hayır, bu kadar kolay olmamalıydı.
"Kim çıkardı beni? Ne oluyor lan?"
"Pusat."
Aytaç ve Kortaç aynı anda içeri girerken kapıdan çıktım. İkisi de sinirli gözüküyordu ama Aytaç'ın hali bir başkaydı.
"Ne oluyor lan? Nasıl çıktım ben? Ne bok yediniz oğlum?"
Aytaç sinirle başını yana çevirirken Kortaç bakışlarını önüne eğdi.
İçimde garip bir his vardı. Bir boşluk gibiydi ama bu boşluk sanki içine ateş atılarak doldurulmaya çalışılıyordu.
Aklım Asya'daydı.
Burada olur sandığımdan bakışlarım onu arıyordu. Herhangi bir yerden çıkma ihtimaline karşı üzerimi düzelttim. Bakışlarım tekrardan bizimkilere döndüğünde yavaşça Kortaç'ın omzuna dokundum.
"Bana bakın, kime diyorum?"
"Asya kurtardı seni kardeşim, oldu mu?"
Durumdan memnun değildi, bir sıkıntı vardı. Saniyede bir aklımdan onlarca kötü düşünce geçiyordu ve bu düşüncelerin hepsini şu yanımdaki koridordan çıkmadığı her saniye daha da güçleniyordu.
"Benim miniğim beni nasıl kurtardı lan buradan? Ne yaptı, konuşsanıza!"
Aytaç hızla elini koridorun sonuna doğru salladı.
"O piç elini öptürmüş kıza! Biliyor ya tek vuracağı noktası o, ölüden beter hale getirdi pezevenk!"
Babası. Hayır.
"Elini öptürdü?"
Elini kendi yakasına koydu.
"Oğlum o it hepimizi mahvetti. Annemi öldürmeye çalıştı, Asya her gece ağlayarak yattı yatağa, bir gün beni bir gün Asya'yı döverdi siktiğimin savcısı. Asya geldi benden özür diledi lan, sana vuran, annemi öldürmeye çalışan elleri öptüm diye, ağlamaktan ayakta duramıyordu. Sile sile kıpkırmızı yapmıştı ağzını, kıza zamanında-"
Cümlesini kesti. Onun kendi elleriyle tuttuğu yakasını bu sefer ben tuttum. Yüzü benden taraf değildi ve yere bakıyordu.
Kalbimin üzerine tonlarca yük oturmuştu.
Her şeyi yapabilirdim. Mutlu olmasını sağlar, ona her gün gülecek sebepler verir hayatına girmeye çalışan her olumsuzu ortadan kaldırabilirdim.
İstemesi yeterdi.
Ona bu gücü nasıl verdiğimden zerre haberim yoktu. Şu an bildiğim tek bir şey vardı, benim küçücük dünyamda güneş oydu. Ve ben bir daha güneşsiz yaşayamaz, yaşatamazdım.
Ama geçmişine, yarasına dokunamazdım. Çünkü biliyorum ki o yara asla kapanmayacak ve ona dokunmaya çalışan herkes bir şekilde nasibi alacaktı. Çok iyi biliyordum, kendimden.
"Ne? Ne zamanında?"
Sesli Bir şekilde yutkundu ve bana ilk defa bu defa acı dolu baktı.
"Tecavüz etmeye kalktı!"
İşte o an bende bazı şeyler kopmuştu. Zihnim uyuşmaya başlamış, ellerim buz kesmişti.
Benim miniğime dokunmaya çalışmıştı. Benim gözüm dahi ona değdiğinde acaba rahatsız olur mu diye başımı zorla başka taraf çevirirken o benim miniğime zorla dokunmaya kalkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GASTRONOT FRAMBUAZ
HumorUraz şefim o pastacıyı öyle yaylana yaylana karıştırırsan dibini sen temizlersin, elimi bile sürmem haberin olsun." Yüzündeki şerefsizlik akan gülüşü her daim olduğu gibi yerindeydi. "Fatma Şefin dediği üzere pek bir becerikliymişsin sen pastacı kon...