SEZON FİNALİ

912 38 10
                                    

Evin kapısını çaldık. İçerden çok gürültü geliyordu.
"Teyzem geldi galiba." dedi Sarp, kapıya yaklaşıyordu.
"BİZ GELDİİKKKK!" diye bağırdım içeriye doğru.
"Hiç değişmiyor." dedi Yamaç abim de.

Önce Sarp'a sarıldım. İlk göz ağrımız o sonuçta. Peşine hemen Rüya geldi. Göz hizasına indim.
"Haya, geysene sana bişe göstecem." dedi minicik ağzıyla.
Elimi uzattım tuttu, çekmeye başladı beni. Ben de peşine gittim.
"Bak babaya!" dedi. Siraç abimin yanına getirmişti beni. Görünce güldüm. Saçlarında pembe tokalar, dudakları pembe, elinde oyuncak bebekler... Bir pilot, ancak böyle mesleğinden uzağa uçabilirdi.
"Gülme kız!" dedi Siraç abim.
"Aferin halam, devam böyle." dedim Rüya'ya.
  Rüya'yı öpüp arkamı döndüm. Güneş. Güzel kızım.
"Nasılsın bebeğim?" diyerek gittim yanına.
"Hala aslında çok fazla gürültü var ve başım şişti."

Kıkırdadım.
"Seslere çok odaklanmamaya çalış, yoksa başın şişmekten patlayabilir."
"Belki de çoktan patlamıştır." dedi göz devirip gülümserken.
Onu da öpüp Asel'in yanına geçtim.
"Halaya öpücük yok mu?"

Gelip öptü hemen. Ablamın yanına geçtim. Sanem'le uğraşıyordu.

"Senin yine işin başından aşkın."
"Şu eşek sıpası bana hiç yardım etmiyor ki..." dedi Sarp'ı kast ederek.
"Anne ne yapmamı bekliyorsun anlamıyorum ki. Kadınlar olarak hep böylesiniz zaten, konuşmadan anlamamızı bekliyorsunuz. Söyle de yapayım."
"Dilin de pabuç gibi maşallah."
"Sen boş ver teyzem onu, git Yamaç dayınla uğraş. Teyzemin selamı var de! Yüzüme bakmadı geldiğimden beri."
"Zevkle." dedi Sarp da sırıtarak içeri giderken.
"Ben bir annemlere bakayım abla. Bir şey lazım olursa çağır."

Annemleri kalabalık içinde zar zor buldum.
"Anne baba! Birbirimizi göremiyoruz evin içinde şaka gibi."
Benim oğlanlar, çoktan bulmuşlardı ama anneanne ve dedeyi.
"Görmek isteyene kızım!" dedi annem benimkileri kast ederek. İmalı bir sitemdi. Kocaman sarıldım ikisine de.
Çocuklara aldığım hediyeleri tek tek verdikten sonra Savaş'ın sesini duydum.
"Çocuklar, şuradan kaymayın düşeceksiniz ya!"

Kafamı merdiven korkuluğuna kaldırdım. Doğu önde Batı arkasında, korkuluğu bacakları arasına almış geriye doğru kayıyorlardı.
"Bırak çocukları Savaş, yapsınlar. Düşmez onlar annelerinin oğlu ikisi de."
"Biliyoruz senin 'bana bir şey olmaz' demelerini." dedi Savaş da göz devirirken.

Yamaç abimin yanına geçtim.
"Selamımı almadın herhalde." dedim. "Kızının yanına geldim hiç pas vermedin. Küs müyüz?"
"İlk bana sarılacaktın, Sarp'a sarıldın."

Güldüm. Kalkıp sarıldı.
"Yankı abi senin nasıl gidiyor kızla? Fazla zeki maşallahı var."
"Sorma Masal, sana yakınıyorduk. Bunlar senden beter. Siraç'ın haline baksana. Yeni gitti başından Rüya. Sabahtan beri tepesindeydi. Anca dinleniyor."
"Ya kız çocuğu bunlar bir şey olmaz. En azından yerde duruyorlar. Benim maymunlara baksanıza." dedim tepelerde gezen ikizleri göstererek.
"İkizler! Düşeceksiniz yapmayın öyle!" dedi Yamaç abim küçükken bana yaptığı gibi.
"Bize bir şey olmaz!" dedi benimkiler de aynı anda.

Bu kadar bana çekebilirlerdi.
"Masal sana şükür büyüdü dedik bunlar geldi başıma. Benim kaderim bu." dedi Savaş.

Uzaktan öpücük attım.
Bir süre sonra sohbet koyulaşmıştı. Siraç abim Rüya'dan sıyrılıp kenardaki koltukta dinlenirken birden 'ULAN MAYMUNLAR!' sesini duyduk. Kafamı çevirdiğimde gördüğüm manzara ıslak bir abi ve başında gülerek duran, kovanın bir ucundan biri diğer ucundan diğeri tutmuş ikizler vardı. Herkes gülmeye başladı. Babamın sesi geldi arkadan,
"Masal hep 'intikam soğuk yenen bir yemektir' derdi. Bugünleri kast ediyormuş." dedi.
"Doğru, ben çocuklarımı bugünler için eğitiyorum." dedim.
"Ben de kızımı bunların canlarına okusun diye eğiteceğim ama." dedi Siraç abim de.
"Onları da uslandıracak biri lazım sonuçta." dedim.

Mutluyduk, kocaman bir aileydik ve ben gerçekten sahip olduğum her şey için her gece şükrediyordum.

ÖZTÜRK AİLESİ (ABİLERİM) (texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin