Önümdeki savaşa baktığımda acı, keder, kan, vahşet ve dahası vardı gözümün önünde. Etrafımda çığlıklar, haykırışlar kulağımı doldururken kulaklarımı kapattım.
"Hayır hayır!" Geriye kaçtım olabildiğince hızlı koşmaya çalıştım. Denize baktım. O an içimde oluşan korku, acı kadar kötü bir his tatmamıştım. İçimdeki bu hisse deli gibi ağlamaya başladım. Yuvam kötü haldeydi.
"Yuvam!" Olduğum yerde kana dönmüş denize baktım. Elim ayağım titrerken ayakta duramadım ve dizlerimin üstüne bıraktım kendimi.
"Yuvam...!" Acı dolu gözlerle acı içinde olan denizime, yuvama baktım. O sırada arkamdan bir Na'vi daha vurulup denize doğru düştüğünde korkuyla arkama döndüm. Onu gördüm; lanetimi.
"Bunu neden yapıyorsun?" Ağlamam, acı çekmem onun hoşuna gidiyordu. Bana doğru yaklaştı ve elindeki mızrağı bana doğrulttu.
"Cevabını biliyorsun Sa'vena." Sesi midemi bulandırdı. Mızrağını bana yaklaştırdı ve çenemin altına dek getirdi.
"Daha bu yaşında böyle şeyler yaşaman çok üzücü." Mızrağın ucu tenime battığında gözlerimi yumdum ama önümdeki lanetin kahkahasını duyduğumda gözlerimi geri açtım.
"Ama ben üzülmüyorum." Tiskinç sesi kulaklarımda yankılandığında acıdan başka bir şey hissetmedim.
"Artık bitti Sa'vena, 14 yaşında hayatın sona erecek birazdan." Gözlerim korkudan büyüdü, kalp atışım hızlandı. Etrafıma baktım ama yardım çağıracağım kimse yoktu.
"Yalnızsın Sa'vena." Gözlerim ona geri döndü. Gözlerindeki o korkunç ifadeden daha da titrerken o sadece güldü.
"Sona doğru geldik Sa'vena, artık başka yol yok." Mızrağını daha da öne tuttuğunda boynumda hissettiğim acıdan sonra akan sıvıyı hissedince kan aktığını anladım.
Bana yaklaştı ve sonkez o ölüm cümlelerini kurdu.
"Kâinat Plorena, Lanet Sa'vena. İkisi de sende sarmal güçte, kaybettin güzel kız." Önümde hiç acımadan kahkaha atarken kulağımda yankılanan sesten dolayı yavaş yavaş hissizleştim.
Umudumu tamamen kestiğimde artık her şeyin sonuna geldiğimi anladım. Ölümü beklemeye başladığımda kaybettiğimi anladım.
Gözlerimi kapattım ve bekledim. Önümdeki lanet mızrağı elinde daha sağlam tuttuğunda kolundan güç alıp beni boynumdan keseceğini biliyordum. Bana en acısını yaşatmak istiyordu.
"Hoşçakal genç ve güzel." Gözlerimi açtım. Mızrağı kaldırdı ve hızla bana doğru getireceği sırada bir ok mızrağı tam ortadan saplanarak ileriye kadar itti. Gözlerim fal taşı gibi açılırken okun geldiği yöne baktığımda onu gördüm.
"Neteyam!" İçimdeki o acı ve korku hafiflediğinde ve onu gördüğümde yüzümdeki tebessümü hissettim.
Önümdeki lanete geri döndüğümde sinirli bir şekilde bağırdı. Arkasından Ronal çıktığında hızla ayağa kalktım.
"Yakala!" Ronal elindeki diğer mızrağı bana fırlattığında hemen elimle tek de tuttum. Neteyam bir tane daha ok attı ve tam lanetin kolundan saplandı.
"Siz gençler!" Sinirle bize haykırdığında elimdeki mızrağı kavradım ve ona doğru tuttum. Önüne gelen mızrağı görünce o iğrenç sesi ile tekrar bir kahkaha attı ve bu midemi tekrar bulandırdı.
"Siz gençler, beni çok güldürüyorsunuz." Bu sefer diğer koluna da bir ok saplandı ve hemen arkasından "Gülmeye devam et!" Diye bir bağırış sesi geldi. Önümdeki lanet gözlerini benden ayırıp Neteyam'a çevirdiğinde o sinsi sırıtışı sundu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avatar: Kâinat Sa'vena
General FictionSlow Update! Neteyam Kurgusudur! ----> ༆Metkayina da bir bebek doğdu. Bu bebek diğer Na'vilere göre oldukça farklıydı ve bu bebeğe iki isim verildi. "Plorena! Aydınlık taraf. Sa'vena! Karanlık taraf." Diye ses çığırıldı. Bebek asla isminin anlamını...