"Hâlâ uyanmadı! Ne sakin olmasından bahsediyorsun?" Yüksek bir ses kulaklarımda yankılandı. Başım feci bir şekilde ağrıyorken gözlerimi açmaya çalıştım. Sanki ağır bir yorgunluk inmiş gibiydi gözlerime, bakamıyordum bile.
"Ne zaman uyanacak?" Derinliklerden gelen yine bir ses daha benim gözlerimi açmaya zorladı, bayılmış mıydım, doğru ya, karanlığı görmüştüm bir anda.
Gözlerimi yavaşça açtığımda göz kapaklarımı yakıp geçen güneş ışığından açamadım gözümü, kamaştı.
Kirpiklerimi kırpıştırarak açtım gözlerimi, bulanık görüyordum ve başım gerçekten delicesine ağrıyordu.
Ellerimi bile hareket ettiremedim, felç kaldım sanki, kast katı kesilmiştim.
Görüşüm gittikçe normale dönerken başımı yavaşça kaldırdım. Etrafa baktım ama kimse yoktu, derinliklerden gelen ses kime aitti?
Elim felçlikten çıkmış gibi çatlayacak durumda olan başıma gitti, sanki ağrıyı durdurabilecekmişim gibi. Ama durmadı. Yavaşça yerimden doğrulduğum da karnıma giren ani ağrı ile dudaklarımın arasında acı bir inilti kaçtı.
O sırada uturuya aniden biri girdi, sesi kulaklarımda yankılandı. "Plorena?" Elim karnımı bastırırken iki ağrıdan kıvranacak kadar oldum. Deli gibi sıcaklık basıyordu.
"Bebeğim, bebeğim iyi misin?" İki el yanağımı kavradı, gözlerimi elin sahibine çevirdiğimde eşimi gördüm.
"Teyam, çok sıcak..." Neteyam'ın eli alnıma gitti, gider gitmez ise elini hemen geri çekti. "Ulu Anne, yanıyorsun sen."
Hemen ayağa kalktı ve bütün kapalı ipleri açtı, uturu bir anda rüzgâr doldurduğunda titredim. Yanıma geri oturduğunda Ronal'a seslendi.
"Ronal!" Ronal içeriye girdiğinde hemen yanıma geldi, bir eli alnıma giderken oda hızla geri çekti.
"Bu kadar yüksek ateşten uyanamaması lazım." Gözleri Neteyam'a ilişti, "Nerede uyudu, üstü açık mıydı?" Neteyam gözlerini kaçırarak benimle buluşturdu.
Dün gece çıplaktım.
"Üstüm açıktı, Ronal." Dedim durumu kurtarmaya çalışarak. Ronal hemen ayağa kalktı, yeşil yaprağı ıslattı ve yanıma geri geldiğinde beni yatırdı.
"Kıpırdama." Dedi, yeşil yaprağı ilk alnıma, sonra karnıma, sonra ise koltuk altıma koydu. Her bir soğukta deli gibi titredim.
"Ronal, çok soğuk." Elindeki yaprağı iteklemeye çalıştım, enerjim bile yoktu, gücüm terk etmiş irademi.
Ronal kalkıp yeni yaprak almaya giderken, karnıma vuran sızı ile kıvrandım. Elim karnımı bastırırken Neteyam beni tuttu.
"Ne oluyor, bebeğim ne oldu söyle?" Sızı ağrıya dönüştüğünde dudaklarım birbirine mühürlenmişti. Karnım başım kadar ağrımaya başladığında midemin bulanması ile dudaklarımı elimle kapatıp yattığım yerden doğruldum.
İlk bulduğum kaseyi kendime çekerken dayanamadım ve kustum. Bir el doğrudan saçlarımı toplarken diğer el sırtımı okşamaya başladı. Karın ağrım yavaşça geçerken elimin tersi ile dudaklarımı sildim.
Neteyam doğrudan alnımı öptü ve beni geri yatırdı. O sırada uturuya Ronal tekrar girdiğinde kaşlarını çattı.
"Ne oldu, Ulu Anne! Kustun mu?" Hızlı adımlarla yanıma geldiğinde gözlerim yine kendiliğinden kapanıyordu, "Uyuma Plorena, açık tut kendini." Ronal'ın sesi yine kulaklarımda yankılanırken yorgunluktan kapanacak gözlerimi açık tutmaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avatar: Kâinat Sa'vena
General FictionSlow Update! Neteyam Kurgusudur! ----> ༆Metkayina da bir bebek doğdu. Bu bebek diğer Na'vilere göre oldukça farklıydı ve bu bebeğe iki isim verildi. "Plorena! Aydınlık taraf. Sa'vena! Karanlık taraf." Diye ses çığırıldı. Bebek asla isminin anlamını...