Hissettim. Kendimi hissettim, mutluluğu, huzuru, sevinci, rahatlamayı hissettim. Onun kalp atışlarını, nefes alıp verişini, her bir noktasını hissettim. Bağlarımız sanki bunu bekliyormuş gibi buluşuyordu, hissetmemizi sağlıyordu. İçim huzur ile dolduğunda gülümsememe engel olamadım. Kim gülümsemez ki?
Ben tekrar doğdum, tekrar nefes aldım, tekrar kalp atışımı hissettim.
Atalarımızın Körfezinden ayrılalı iki gün oluyor, Ronal sanki yeni doğmuş bir bebek gibi bana bakıyordu. Eliyle yediriyordu hatta! Bu hallerini seviyorum ama bir yandan üzülmemi sağlıyor, yeniden doğdum ama tekrar da ölmüştüm. Onun travmasını anlayabiliyordum, peki ya sadece o mu?
"Neteyam, tamam ben kendim yaparım." Kendi mızrağımı tekrar sarıyordum, yenilikçi olarak bunu tekrar yapıyordum. Her doğan kişi, kendi mızrağını da yaşatır.
"Sen bir savaşçı değilsin, sarsan bile bir daha kullanmana izin vermeyeceğim. Bunu biliyorsun değil mi?"
Şikâyetçiydi bu durumdan, bende öyle. Derim bir nefes alıp verdim ve gözlerimi Neteyam'ın gözlerine getirdim.
"Artık içimde bir güç yok, Neteyam. Bu mızrak her bir gencin işaretidir. Bu benim işaretim ve işaretsiz bir genç olmaz." Mızrağımı sarmaya devam ettim, derin bir nefes alıp verişini duydum. Başımı gökyüzüne kaldırdım, birkaç dakika nefes sesimi dinledim. Rahatlamaya ihtiyacım var gibi hissettim, iki gündür sık boğaz ediliyordum. Sanki bir vampirim gibi bakanlar vardı, sanki bir hediyeymişim gibi bakanlarda.
"Ben senin işaretin olayım, gençliğin olayım." Neteyam'ın elini kendi elimde hissettim, diğer elini yanağıma koyup okşadığında vücudumda ki sızı gitmiş, rahatlamaya başlıyor gibi hissediyordum.
"Anlamıyorsun, anlamıyorsun Neteyam..." Ne dersem diyeyim, izin vermeyecekti. Bu mızrağı tekrar kullanacağım gün, tekrar bir savaş olacağı gündü. Neteyam savaş istemiyordu, gitmemi istemiyordu.
"Asıl sen anlamıyorsun, bu Eywa'nın hediyesi ama hediyeler 1 veya 2 defa dek gelir." Başını eğdi, omuzuma dayadı.
"Bu mızrağı tekrar kullanırsan, seni yine kaybedebilirim. Artık savaş yok, ölüm yok." Elim saçlarına gittiğinde okşamaya başladım, ipeksi saçlarını.
"Savaş yok, ölüm yok Neteyam. Sadece ben ve sen varsın, biz varız." Neteyam başını omuzumdan çekti, gözlerime baktı. Yavaş yavaş gülümsediğinde içimdeki gülümsemek için bekleyen his hemen ortaya çıktı.
"Ne oldu?" Gözleri gözlerime derince baktı, sanki bir şey görmek istiyormuş gibi.
"Buraya geldiğim ilk an, bana ders veriyordun. Mızrak eğitimi..." Sesi sonlara doğru kısıldığında, nefes almanın titremesine şahit oldum. Hatırlamaya çalıştım çünkü daha önce hatırlamıştım. Zihnimin boşluklarında, o anları hatırlamaya çalıştım.
"Neteyam, b-ben hatırlamıyorum.." sesim titrediğinde Neteyam yanağımı tekrar okşadı, bana sarıldığında kulağıma fısıldadı.
"Sana hepsini hatırlatacağım, her güzel anılarını teker teker hatırlatacağım. Sevgimi sana tekrar hatırlatacağım." Burukluk, beni bıraktığında yerini gülerek doldurdum.
Benden ayrıldığında, alnını alnıma dayadı. Elimdeki mızrağı tutup kenara koyduğunda parmak ucuyla kolumda yol çizdi. Hafif dokunuşu ile huylanırken geriye çekildim.
"Huylandım." Dedim sadece. Neteyam güldü ama bu onu durdurmadı. Parmağını kolumda hafif hafif gezdirmeye devam etti. Vücudum diken diken olurken titredim. Bunu fark etmiş olacak gibi inatla, parmak uçlarını omuzuma doğru çıkardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avatar: Kâinat Sa'vena
General FictionSlow Update! Neteyam Kurgusudur! ----> ༆Metkayina da bir bebek doğdu. Bu bebek diğer Na'vilere göre oldukça farklıydı ve bu bebeğe iki isim verildi. "Plorena! Aydınlık taraf. Sa'vena! Karanlık taraf." Diye ses çığırıldı. Bebek asla isminin anlamını...