12. Bölüm - Geçmişin İzleri

6.1K 319 234
                                    

Kurum, olay ve kişiler kurgudan ibarettir.

❄️

Hiç beklemediğim anlarda başıma gelen olayları şanssızlığımla suçlardım. Geçmişin üstüne net bir çizgi çekip kapatır her şeyi evrenin bana yaptığı kötü bir oyun gibi yorumlardım. Kaçardım, saklanacak delik bulana kadar kaçardım ve her zamanki gibi yeniden duvara toslardım.

Tosladığım duvarlar çarpa çarpa öğretmişti bana bunu artık. Başıma gelen ne varsa üstünü çizdiğim o kabus geçmişimden geliyordu. Çektiğim çizginin dışına bir virüs gibi yayılıyor ve peşimi asla bırakmıyordu.

Şimdi ise babam denilen ve hiç tanımadığım, görmediğim bir şahıs yüzünden yargılanıyordum. Taşımakta zorlandığım bu figürün neden şimdi daha da fazla ağırlık yaptığı hakkında herhangi bir fikrim yoktu.

Loş ışığın altında, tam gecenin ortasındaydım. Öyle bir geceydi ki bitmek bilmemişti ve odamın kapısından çıktığım zamana lanet okumama neden olmuştu. Bela mı istiyordum? Tam karşımdaydı.

Ateş Kandemir düşünceli bir şekilde etrafımda dönerken sıkıldığımı belli edercesine ellerimi göğüsümde birleştirip bacak bacak üstüne atıp ofladım. Farketmiş olacak ki gözü sallanan bacağıma takılmıştı.

"Yaklaşık yedi yıldır buradasın ve sana güvenirim Ekim," diye başladı cümleye. "Ama ulaştığım bilgiler garip."

Sinirle olduğum yerde doğruldum. "Yedi yıldır buradayım ve şu an bu gizem dolu muammeleyi görecek bir bok yapmadım Ateş Kandemir, o yüzden neler olduğunu anlatacak mısın yoksa kapıyı çarpıp çıkayım mı?"

Sinirlenmiştim. Kaşlarını çatıp bana yönelmişti tekrardan. Gözlerinin içine bakıyordum. Bir şey olduğu zaman, ki benim müdahelem dışı olan şeyler her zaman sinirlenmemi sağlardı ve şu an müdahelem dışı bir şeylerin olduğu kesindi.

Bana dik dik bakmaya devam etmesi daha da sinirlenmemi sağlarken daha fazla sakin kalamayıp konuştum.

"Babam denecek şahısın konuyla alakası ne? Kim olduğunu, ne bok yediğini bilmediğim bir adamla ilgili bana nefesini boşa harcama."

"Anlıyorum," dedi beni sakinleştirmek istercesine. "Uğraştığım bir mevzunun üstüne aklıma sen geldin. Uğraştığım bir adam var ve soyadı Koç. Özel konuları sana açmamam gerekiyor fakat ulaşması imkansız bilgilere bir şekilde sahip olduğunda doğal olarak senden şüphelendim. Şüphelenmemeli miyim?"

Arkasını dönüp yürümeye devam ettiğinde kaşlarımı çatmış dikkatle onu dinliyordum ama yaptığı ima canımı fazlasıyla sıkmıştı. Resmen laf taşıdığımı ima ediyordu ama kime? Neye?

"Her soyadı Koç olan babam ya da akrabam falan mı oluyor anlamadım ben?"

"Artık ne sikimse. Baban, deden ya da bir başkası."

"Şu an beni neyle itham ettiğinin farkında mısın bilmiyorum ama fazlasıyla sinir bozucu. Eğer çok merak ediyorsan babam denen herif tarafından terkedildim, tanımıyorum. Annem öldürüldü ve yetimhaneden kaçıp buraya geldim. Bunları zaten biliyorsun. Kimseyle bir bağlantım ya da senin deyiminle 'muhbirlik' yaptığım yok."

Derin bir nefes aldım. Bunları tekrar hatırlamak ruhuma doluları yağdırmaya başlamıştı bile. Anlık gelen ürpertiye karşı koyamadım. Ateş samimi olduğum birisiydi yönetici olmasına rağmen ama beni sorgulaması yine de canımı sıkmıştı. Burada işler olabildiğince saydam ilerlerdi ve her neyin peşindeyse de bana açık kartlarla gelmekten çekinmiyordu.

BOKSÖR ¦ yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin