16. Bölüm - Kanlar ve Alevler

2.1K 153 63
                                    

Uykuyu çok severdim eskiden. Ama bana acı vermeye başladıktan sonra sevgim nefrete dönüşmüştü. Rüyalar neden kâbusa dönerdi ki zaten? Neden hayatımın en karanlık kesitlerini tekrar tekrar başa sarıp izletirdi bana?

Bunun benim sınavım olduğunu düşünürdüm ama artık iğrenç bir hastalık olduğunu biliyordum. Farkındaydım, huzur bana çok uzaktı ve bu mesafe beni çürütmekten başka bir şey yapmıyordu.

Gözlerimi acıyla ovuşturdum. Beynim o kadar dönüyordu ki her an kusacak gibi hissediyordum şu an. Olduğum yerde kıpırdamaya başladım. Sonunda gözlerimi açtığımda simsiyah bir tavanla karşılaşmayı tabii ki de beklemiyordum.

Simsiyah bir tavan?

"Nerdeyim ben?" diye kendimi atmamla Aras Kara'nın duvarda asılan yüzlerce ödülünün yüzüme tokat gibi çarpması bir oldu.

Dehşete düştüm. Dün gece yaşanan hiçbir şeyi hatırlamıyordum ve gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Aras'ın yatağındaydım ve çıplaktım.

Çıplaktım?

Aynadaki yansımam beni daha çok şoka sokarken paniklemeden edemedim. Sadece iç çamaşırlarımla burada ne halt ettiğimi bilememek, bu kadar sorumsuz hissetmek beni çok germeye başladı.

"Aptal Ekim." Kendime tekrar sinirlenerek boş olan odaya bir kez daha göz gezdirip ayağa kalktım. Kıyafetlerim koltuğun üstünde katlı bir şekilde duruyordu. Bu kaşlarımı çatmama sebep oldu. Bunu ben yapmış olamazdım herhalde?

Kendimi banyoya atıp saatlerce suyun altında kalmak istiyordum şu an çünkü aynadan gördüğüm kadarıyla rezil bir haldeydim. En büyük sorunumun gerçekten bu olmaması ama benim bunu şu an dert etmem duvarlara şizofrence gülmeme sebep oldu.

Sanki düşüncelerim okunmuş gibi kıyafetlerimin hemen yanındaki bornoz ve kafa havlusunu farkettim.

Aras'ın bana bıraktığını düşünerek bornozla kafa havlusunu kapıp koşarak banyoya girdim. Banyosu hafif sıcaktı ve yerdeki havlulara bakacak olursam daha yeni duş alınmıştı.

Bunları düşünmenin hiç sırası değil diye kendime hatırlatarak duşa girdim. Şu an neden burdayım? Neden duş alıyorum? Neler oluyor?

Beynimde koca bir boşluk ve koca bir kaos vardı. Dün gece en son çok içtiğimi ve Aras'ın peşine düştüğümü hatırlıyordum. Beynimi zorlasam yine hatırlayabilirdim belki de ama asıl can alıcı kısım Aras'la belli bir şekilde beraber uyumamız olayıydı.

Bu uykunun detaylarını düşünmek bile istemiyordum. Hızlı bir duşun ardından hemen kurulanıp banyodan çıktım. Aras'ın ilk sefer geldiğimde bana verdiği lila pijamaları da koltuğunun üzerinde görmemle kaşlarımı çattım.

Bana özel diktirdi herhalde diye havalara girerek üzerime geçirdim. Saçlarımı kurulamadan sadece tarayıp salmıştım. Muhtemelen hasta olacaktım ama bunu düşünecek vaktim yoktu.

Hemen odadan çıkıp merdivenlere yöneldim. Bu eve ilk geldiğim günki gibi leziz kahvaltı kokuları burnuma geldiğinde dejavu yaşıyormuş gibi hissetmeden edemedim.

Merdivenlerden yavaşça utana sıkıla inmeye başladım ve Aras'ı mutfakta yumurta kırarken gördüm. Masayı donatmıştı resmen.

Kahvaltı yapma kültürüm olsa muhtemelen bütün masayı sömürürdüm ama sabahları asla iştahım olmuyordu.

"Sonunda uyandın." diye bir ses işitmemle merdivenin kenarına yaslandım. "Evet ya, öyle oldu biraz."

"Öyle oldu biraz?"

BOKSÖR ¦ yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin