Bu kitabın gerçek kişi, olay ve kurumlarla alakası yoktur.
Maç günü kesiti:
**"Az kaldı!"
"Çok iyi olacak maç!"
"Bahisleri alayım kim alır maçı sizce?"
Koridorda yürümeye çalışırken insanların maç hakkında konuşmaları bir türlü dinmek bilmiyordu. Hoş, dinmesi mümkün de değildi. Aras Kara'nın maçlarından bahsediyoruz.
Herkes maç hakkında tahminler yapıp heyecanlanırken aklımdaki tek şey bu maça nasıl engel olabileceğimdi. Şeytanlar çoktan zihnimde dolanıyordu.
Normalde benim gibi bir tribüncü bu anı değerlendirir ortamı daha da heyecanlandırırdı ama konu Aras Kara olunca şu an kesinlikle bunu yapmayacaktım.
Hayır Ekim yapmalısın. Ekim tamam sus sen yoldan cayma.
Bu konuya neden bu kadar taktım bilmiyorum ama içimdeki ses Aras'ın bu yaralı haliyle daha çok hasar alacağını ve bu maçın olmaması gerektiğini söylüyordu. O böyle şeylere alışık olabilirdi ama o heybetli görüntüsünün altında yatan yorgun ve yaralı adamı her ne kadar o belli etmese de görebiliyordum.
Ya da öyle sanıyordum?
Yaraları beni öyle etkilemişti ki kalbim bir yumruk daha yemesine karşı çok hassastı.
Düşüncelerimden şimdilik uzaklaşmak ve mantıklı bir şeyler bulmak için usulca resim atölyesinde girip kapıyı kapattım.
Normalde ders saati girmem yasak ama iflah olmaz, ailenin atarlı asi çocuğu olarak başımı derde sokmam lazım şu an. Şaka bir yana kıçımı iki dakika yere koymuyordum pirana mıyım neyim?
Evet, resimciyim. Eh, belli bir ünüm de yok değildi. Yirmi yaşımda olmama rağmen büyük başarılar elde ettim. Kazandığım burs, geniş çaplı ödüller de bunların cabasıydı. Adım bir şekilde duyulmuştu ve haliyle tanınmadığım pek söylenemezdi.
Bu hayatta beni tutan bir şey varsa o da resimdi. Ruhumu o kağıda işlemek beni her şeyden arındırıyordu. Bir şeylerden uzaklaşmama neden oluyor ve özgür kılıyordu.
Özgürlük ise zihnimi ferahlatıyordu.
Çok geçmeden elime aldığım kalın fırçayı rastgele bir renge batırıp kağıda işlemeye başladım.
Ne yapmalıydım? Bu kadar büyük bir maçı nasıl engelleyebilirdim?
Ekim Koç dediğiniz zaman imkansız denen şey benim için sadece hikaye kısmı olurdu. Kafama koyduğumu almadan yastığa başımı koymayan tiplerdendim ve böyle olmaktan hiç şikayetçi değildim.
Ve şimdi aklıma koyduğum şey Aras Kara'ydı. O maça çıkmamalıydı. Çıkarsa yemin ediyorum o ringe atlar deli taklidi yaparım. Ya hee demeyin valla yaparım deliyim manyağım ben.
Nerede kalmıştık? Hah, Aras Kara.
Ani bir cesaretle yazıp duygularımı açığa verdiğim Aras Kara. Ne kadar cesur olsam da ona karşı kendimi gösterecek cesareti hala kendimde bulamamıştım.
Bunun özel olmasını istiyordum. Her gün mesaj kutusunda ona yazan biri değil de gerçekten konuşmak istediği biri olacak kadar özel olmasını istiyordum.
Ona olan hislerim o kadar güçlü ve köklüydü ki bir köşede kalbim çıkacak şekilde onu izlemek yeterli gelmemişti artık. Bir adım atmam gerektiğini anladığımda ise kendimi anonim bir şekilde ona yazarken bulmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOKSÖR ¦ yarı texting
Ficțiune adolescenți"Eğer yaraların altında yatan duygular varsa evet, sanat eseri sayılır." Bu kitabın gerçek kişi, kurum ve olaylarla alakası yoktur tamamen kurgudur.