Bölüm şarkıları:
Nova Norda, Varım
Sedef Sebüktekin & Canozan, Sen İstersin•🧁•
19.3 sayı, 3.2 ribaund ve 4.5 asist.
Maç başına istatistikleri bu şekildeydi Gençler Ligi'nin ilk yarısında.
Evet, adını Google'a yazıp biraz araştırmış olabilirdim Dorukhan Falay'ı. Ben çok araştırmamıştım da Google çok şey sunmuştu aslında bana. Yoksa büyütülecek bir şey yoktu yani ortada.
Doğum tarihi 12 Eylül 2004. 2024'ün başlarında olduğumuza göre 19 yaşında. Ayrıca İstanbul doğumlu.
Boy 1.87.
Bu kısmı yedi kez okudum. Benden yirmi beş santimcik uzun birisiydi.
4 numaralı forma giyiyordu ve garddı. 1 ve 2 numaralı pozisyonlarda oynayabiliyordu. Bunların ne demek olduğunu da araştırdım çünkü basketbol hakkındaki bilgilerim babamla izlediğim maçlarla sınırlıydı.
1 ve 2 numaralı pozisyonlar, üçlük çizgisinin dışındaydı. 1'e oyun kurucu deniliyordu ve görevi asist ağırlıklı olarak oynayıp takımı da oynatmaktı adından anlaşılacağı gibi. 2 numaraya ise şutör gard deniliyordu ve çoğunlukla maçın en çok skor üreten oyuncusu o oluyordu.
Dün gece yorgun kafayla tam olarak idrak edemeyince ekran fotoğrafını almıştım o sayfanın. Sabah otobüsle buraya gelirken de bir kez daha okumuştum.
Dediğim gibi, öyle çok araştırmamıştım yani.
Galerimde iki üç tane de Doruk'un basketbol oynarken çekilen fotoğrafının ekran görüntüsü vardı. O kadardı işte. Belki yarın öbür gün iyi haberlerini aldığımda bakıp gururlanırdım. Sadece bunun içindi.
Pişen elmalı kurabiyeleri fırından çıkarıp tezgâhın üzerine bıraktım. Biraz soğuduktan sonra üzerine pudra şekeri dökülmesi gerekiyordu. Bu işi yapmayı Naz çok seviyordu çünkü çorbada tuzu olacağına inanıyordu bu şekilde. Gelen benim yaşlarımda erkek müşterilere de hepsini benim yaptığımı söyleyip bol bol övüyordu elimin lezzetini.
Biraz çatlak birisiydi ama onu seviyordum.
Boş kafede kapının açılma sesini duyar duymaz başımı kaldırdım ve gözlerim her zaman olduğu gibi onu baştan aşağı süzmeye başladı.
"Naz Aslan is online!" Bunu söylerken bir elini havaya kaldırıp gözlerini kapattı zafer pozu verir gibi. Yanakları soğuktan kızarmıştı ama yüzündeki gülümsemeye bakacak olursak buna itirazı yoktu. Yine kombini gözüksün diye mont giymemişti.
Kahverengi kadife bir pantolon geçirmişti altına. Üzerinde baklava desenli, yoğunluklu olarak koyu yeşil ve kahve tonlarında oldukça bol bir kazak vardı. İçine de krem rengi boğazlı kazak giymişti. Açık kahve saçlarını dağınık bir topuz yapmıştı ve perçemleri yüzüne düşmüştü.
Onunla görüşmediğimiz günlerde bana üç fotoğraf gönderirdi. İlkinde kombinin nasıl olduğunu sorardı, ikincisinde komik bir surat ifadesiyle kameraya bakardı ve üçüncüsünde saçlarını tek omzunun üzerinde toplayıp saçlarımın ne kadar da turuncu olduğuna bak çabuk yazardı altına.
Saçları kızıl değildi, bakır değildi, turuncu hiç değildi. Bildiğimiz kahverengiydi ama o bunu kabullenmezdi pek.
Kulağından çıkardığı kulaklığını uzun askılı, kocaman kol çantasına attı. Moda tasarım öğrencisiydi, her yere defteriyle ve kalemleriyle giderdi bu yüzden de büyük çantalar onun vazgeçilmeziydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖRT ÇEYREK
Teen FictionBir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi. Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi. Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi? İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri. Mumlar üfledim, dilekler diledim. Kayan her yıldızda adı...