16. "ANIN BÜYÜSÜ"

6.6K 1K 1.7K
                                    

Bölüm şarkısı:
Kaan Boşnak, Bizi Nasıl Etkiler

•🧁•

"Sana da kapalıyız. Oturma hiç, oraları yeni sildim."

Cümlem adımlarının duraksamasına neden olurken sesimse bakışlarına bir durgunluk bulaştırdı. "Her şey yolunda mı?" diye sordu kapının girişinde dikilerek. "Konuştuğumuzda da sesin bir garipti."

"Bir şey yok." Ona yeniden sırtımı dönüp bütün odağımı elimdeki beze verdim. Bileğimi hızlı hızlı oynatarak sildim masayı. İşim bitmiş olmasına rağmen aynı yeri bir daha sildim sırf onunla göz göze gelmemek için. "Yorgunum sadece."

"Yorgun musun sadece? O zaman sen biraz otur, masaları silmeye ben devam edebilirim."

"Sağ ol, hallettim ben." Elimdeki kirli bezle birlikte onun yüzüne bakmadan önünden geçip tezgâhın arka kısmına doğru yürüdüm ve tüm temizlik malzemelerini toparlayıp dolaba kaldırdım. Bu sırada hâlâ onu bıraktığım yerde şaşkın ördek gibi dikiliyor, Visal'in içinde o köşeden bu köşeye civciv gibi koşturan beni o alık ifadesiyle izliyordu.

"Feza?" dediğinde sesimin sonuna bir soru işareti koymuştu. "Her şey yolunda değil belli ki."

"Ayağımın altından çekilir misin? Yoğun bir gündü, bir an önce buranın kapanması gerekiyor artık."

Bana kırılmış gibi baktı. Dalga mı geçiyordu? Onun bana böyle bir durumda kırılmaya hakkı yoktu.

Birkaç sandalyeyi daha düzelttim, on beşinki yamuk duruyordu onu da düzelttim. Doruk elini koluma yerleştirip yavaşça kolumdan çekerek beni kendine doğru çevirdiğinde beklemediğim kadar yakınıma girmişti. "Ne oldu?" diye sordu. Birinin bana vurduğunu düşündüğü andaki gibiydi, sinirlendiği zaman hep bu tonda konuşuyordu.

"Hiçbir şeyin olduğu yok. Ben de insanım, yorulabiliyorum. Her zaman etrafa gülücükler saçacak enerjiyi bulamıyorum kendimde."

Gözleri dışında her yere bakıyor, duygularımı saklamak için büyük çaba gösteriyordum ama çenemi kavrayan parmakları başımı onunkine doğru kaldırmamı sağladığında gözlerimiz birbiriyle buluşmak zorunda kaldı. "Bana seni üzen şeyin ne olduğunu anlat."

Ben de birden "Sensin," dedim. Ardından başımı geriye doğru çekip temasından kurtuldum. Bir adım geriye gittiğimde gözlerine şaşkınlığın en koyu hali bulaşmıştı.

"Ben miyim?"

"Sana çok sinirliyim." İşte başlamıştık. Bu kadar dayanabilmiştim. Telefonda sesimin kötü olduğunu düşündüğü için iş çıkışıma gelmesi bile bir şey ifade etmiyordu çünkü bunu yapmakta gecikmişti.

"İyi olduğumuzu söylemiştin," dedi kafası karışık bir ifadeyle. "Hâlâ arkadaşız demiştin. Sinirliysen neden telefonda söylemedin ki? Başına bir şey geldi sandım bu halini görünce."

"Başıma bir şey geldi Doruk." Buraya gelirken karşılaşmayı beklediği son şey soğuk tavırlarımdı, anlamıştım. Bugün onun küçük tatlı destekçisi olamadığım için kusuruma bakmasındı. "Dün geceden beri herkes beni konuşuyor. Ortalığın durulmasına izin vermeyip bizi paylaştığın için şu anda da herkes beni konuşuyor."

"Ama sana sordum ya?" dedi hayretle. "Bunun bir sorun olmadığını söylemiştin."

"Bütün gece bana ulaşmaya çalıştığını söylediğinde benim için endişelendiğini sanmıştım." Bu kez gözlerimi kaçırmıyor, yüzüm ona dönükken duraksamadan konuşuyordum. "Ama menajerinin sana yapmanı söylediği bir şey için izin almak istiyormuşsun sadece. Ben de izin verdim, sorun yok."

DÖRT ÇEYREKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin