8. "GÜN BATIMI"

4K 554 532
                                    

Bölüm şarkıları:
Zeynep Bastık, Her Mevsim Yazım
Duman, Elleri Ellerime

•🧁•

Annem bir keresinde demişti ki, babana aşık olduğumu onunla buluşmadan bir önceki gece heyecandan uyuyamadığımda anlamıştım. O gece uyuduğu birkaç saatin içinde de rüyasında babamı görmüş ve sabah gözünü açar açmaz aynaya bakıp yandın sen demiş kendine.

Uyumadan önce baktığım son şey Doruk'un Instagram storysi olduğundan olsa gerek, benim de rüyamda o vardı ve sabah aynaya baktığımda kendimi yansımama karşı "Yandın sen," derken bulmuştum.

Hayır, aşık değildim. Bir insan bir insana karşı böyle kısa bir süre içinde bu kadar yoğun bir duygu besleyemezdi ama içimde bir türlü dinmeyen o heyecana bakılacak olursa Doruk'a herhangi bir arkadaş gözüyle de bakamıyordum.

Kendime gelmenin bir yolunu bulmam gerekiyordu çünkü eğer kaptırırsam sonumun nereye varacağını öngöremiyordum. Böylesi ilkti.

Kısa kot ceketimi Visal'in mutfağının uç köşesinde kalan portmantodan alıp krem rengi bir omzumu açıkta bırakan bluzumun üzerine geçirdim. Diğer kolum bileğime kadar kapalıydı. Altıma klasik mavi jeanlerimden birini geçirmiştim ve yine çok sevdiğim Jordan ayakkabılarımı giymiştim. Saçlarımı mükemmel topuz görünümüne sokabilmek için normalde kalktığım saatten yirmi dakika kadar erken kalkmıştım.

Saat dördü biraz geçiyordu. Az önce Doruk, yola çıktığına dair bir mesaj çekmişti bana. Altına da yürüdüğü mavi bisiklet yolunun fotoğrafını atmış, benim az daha bir bisikletliyle burun buruna çarpışacak olmamı bir kere daha hatırlatmak ister gibi merak etme, sağıma soluma bakıyorum yazmıştı.

"Feyza," dedi Eren. Bugün benim yerime bakacak olduğu için ona minnettardım ama neden kardeşiyle birlikte gelmişti bunu bilmiyordum. En azından bu kez ikimiz yalnız değildik, Eren de buradayken kendimi güvende hissediyordum. "Kapanışa döner misin?"

Dümdüz siyah bir tişörtün içindeydi, altında haki bir paraşüt pantolon vardı. Omuzlarına doğru çıkan dövmelerinin bir kısmı tişörtünün kolundan görünüyordu. On sekizinden beri küpe kullanıyordu ve bunu ona yakıştırıyordum. "O saate kadar çoktan dönmüş olurum." Taner'in aksine beni sorguya tutmamıştı. Nereye gittiğimi umursamıyordu.

"İstersen direkt eve geç." Kapının pervazına yaslandı. "Biz bugünlük idare ederiz."

"Emin misin?" Sesimdeki hevese ben de şaşırdım onun gibi çünkü ben, buradan kaçmayı hiçbir zaman istemezdim ama sanırım şu sıralar küçük molalara ihtiyacım vardı. Kendimi her geçen gün bir öncekinden daha çok yorulmuş halde buluyordum.

"Sorun değil," dedi. "Uzun zamandır uğramıyordum, özlemişim bu koşuşturmacayı."

"Daha sık uğrasan nasıl olur mesela?" O burayı özlemişti, ben onunla vakit geçirmeyi özlemiştim. Hâlâ kahve yaparken pürdikkat onu izlemeye, sanki bir gizli tarifi varmış gibi yaptıklarını öğrenmeye çalışmaya bayılıyordum. El lezzeti denen şeye inanmayan biri varsa Eren'in elinden bir kahve içmeliydi. Fikrinin anında değişeceğine emindim.

"Olabilir aslında." Soğuk görünümlü kumral fırtına, bana doğru yaklaşırken kocaman sırıttı ve parmaklarının arasına burnumu sıkıştırıp çekiştirdi. "Sen özlüyor musun abini yoksa?"

Küçükken de hep burnumu çekiştirirdi ve ben de bundan hiç hoşlanmadığım için bağırırdım. Bu kez gülerek kendimi geri çektim. "Azıcık belki. Sadece iş yükümü azalttığın için, seni sevdiğimi falan sanma da."

"İyi bakalım," dedi. "Az önce seni çantana saklama kabı sokuştururken gördüm. Muffinlerini kime götürdüğünü sorabilir miyim?"

"Hayır, soramazsın." Doruk'a pacman pastayı yaptığım gün, daha önce de onu muffin yapıp beklediğimi söylemiştim. Canı çekmiş olabilirdi. Olmasa bile, muffinlerime çok güvenirdim. Her denediğimde bir öncekinden daha güzel oluyordu. Kendimi tatlı konusunda geliştirmeyi seviyordum.

DÖRT ÇEYREKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin