11. "ABLALAR VE KARDEŞLER"

6.5K 880 714
                                    

Bölüm şarkıları:
Adamlar, Acının İlacı
Göksel, Uzaktan

•🏀•

Dorukhan Falay:

Falez: Geldim şimdi Visale

Falez.

Deniz kenarındaki dik kayalık, uçurum.

Feza.

Gökyüzü, uzay.

Ve o, ismi gibi hissettiriyor.

Yarım saat kadar önce metrobüs durağına bıraktım onu. Yol boyunca durgundu. Onda garipsediğim bir durgunluktu bu. Neredeyse hiç konuşmadan yürüdü yanımda. Durağa vardığımızda da turnikeye kartını basmadan önce bana dönüp el salladı. Yüzünde zoraki bir tebessüm vardı. İçten güldüğü zaman yanakları kızarıyor, gözleri küçücük kalıyor ve gözlerinin kenarları kırışıyordu. Bu, o gülümsemelerden biri değildi.

Sorunun ne olduğunu anlayamasam da gülümseyip "Görüşürüz," demiştim. "Teşekkür ederim her şey için. Varınca yaz bana lütfen."

Feza'nın iş yerine vardığına dair yazdığı mesajın bildirim sesi geldiğinde yalnızca ablam ve bendik salonda. Diğerleri de Feza'dan yirmi dakika kadar sonra gitmişti.

Doruk: Tamamdır, kolay gelsin.

"Sırıtıyorsun," dedi ablam. Başımı kaldırıp ona baktığımda kıvırcık saçlarını yolma pahasına sert hareketlerle topluyordu. Onlarla baş edebilmenin zor olduğundan yakınırdı sürekli ama ben çok severdim saçlarını.

"Abla," dedim hâlâ inanamazken. "Maçlarımı izliyormuş." Bunu idrak etmem zaman alacaktı. "Abla," dedim yine. "Maçıma gelmiş benim."

Ablamın yüzüne aydınlık bir ifade otururken gözleri de ışıl ışıldı. Ona Feza'yla tanıştığımı anlattığım günden beri Feza'ya karşı sanki bir hayranlık besliyordu. Daha imza günümde yüz yüze gelmeden bile önce ben bu kızı çok sevdim demişti bana. Bugünse ne kadar sevdiğini kendi gözlerimle görmüştüm.

Diğer arkadaşlarımla da anlaşırdı ama Feza'ya karşı takındığı sıcak tavır onlardan çok daha farklıydı, bunun farkındaydım.

Bir kez daha düşünürken buldum kendimi. Makkabi maçının oynandığı gün benchte otururken oyuna girmek için çok heyecanlıydım fakat girme ihtimalimin ne kadar düşük olduğunu biliyordum. Tribünde bana odaklanmış bir çift göz olmasını hayal bile edemezdim. Sahada parlayan beş arkadaşımın aksine gözleri benim üzerimde olan, o maçta benim için bulunan bir kişi vardı on üç bin kişinin arasında.

Üstelik haberim yoktu. Ben davet etmemiştim onu ama o benim İstanbul'da A takımla oynayacağım ilk maçımı kaçırmak istememişti. Kendi isteğiyle, benim için oradaydı.

Önemsenmek, demek böyle hissettiriyordu insana.

Uçurumun kenarında oturup denize bakmak gibi. Mavi gökyüzünün altında uzanmak gibi. Feza gibi, falez gibi.

Bir tesadüf eseri kesişmişti ikimizin yolları. Kötü bir dönemden geçiyordum. Koçumun bana attığı fırça son darbe olmuştu yıkılıp kalmam için. Sokaklara atardım kendimi ne zaman işin içinden çıkamasam. Şehrin her yerinde vardı adımlarımın izi. O gün Visal'in önünde duraksadığımda yürümeye mecalim kalmadığından oturmuştum. Gözlerim kararıyordu.

DÖRT ÇEYREKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin