6. "FALEZLER"

3.7K 425 400
                                    

Bölüm Şarkısı:
Can Bonomo, Dem

•🧁•

Yorgunluktan öldüğüm bir günün sonunu dördüncü kattaki evime ulaşmaya çalışırken bayılmama çabaları vererek bitirmek üzereydim. Çantamın içinde daireler çizen parmaklarım anahtarımı bulmaya çalışıyordu. Nihayet bir soğukluk hissettiğimde anahtarımı bulup kapıyı açtım.

Salondan gelen televizyon sesi babamın orada olduğunu düşündürdü bana. Ailemizin en küçüğü ama en gürültülüsü olan beş yaşındaki Furkan muhtemelen çoktan uyumuştu. Ergenliğinin doruk noktasında olan lise birinci sınıf öğrencisi Ferda genelde bu saatlerde odaya çekilmiş olurdu. Ondan sadece bir yaş büyük olan ama onunla aynı anda okula başladığı için ikiz çocuklar gibi büyüyen erkek kardeşim Fırat da Ferda'yla paylaştığı ranzanın üst katında horluyordu diye düşünüyordum. Rutinimiz böyleydi akşamları. Gelişim ellerimde tatlılar olmadığı sürece kardeşlerimin dikkatini pek çekmezdi.

Annem ıslak elleriyle belirdi mutfağın kapısında. Sanırım bulaşıkları makineye yerleştirmişti ve şimdi kendine temiz bir havlu almak için hareket halindeydi. Bana baktı, ona baktım. Çıkardığım ceketi portmantoya asarken hâlâ göz gözeydik. "Feyza," dedi sonra. "Sen mi geldin?"

"Evet," diye fısıldadım bu kimsenin bilmemesi gereken bir sırmış gibi. "Ben geldim. Her gün aynı saatte geliyorum ya anne, niye telaşlısın sen yine?"

"Anne olunca anlarsın." Bütün anneler bir noktada birbirlerine benziyorlardı. Bazı kalıp cümleler uluslararası anneler kurulunda tartışılıp ülkelere dağıtılıyor ve hamilelik süreçlerinde anne adaylarına dağıtılıyordu bence. Başka bir açıklaması olamazdı bu klişeliğin.

Başımı sallayıp hiçbir şey söylemeden salonun kapısına doğru yürüdüm. Hedefim babama selam verip odama geçmek ve üzerimi değiştirmekti.

"Kızım," diye seslendi benden önce davranarak. Pervaza yaslanıp üçlü koltuğa yayılmış, arkasına iki minder ve yanına da kuruyemiş almış, tabaklardan birini göbeğinin üzerine koymuş babama baktım. Feyyaz Falez. Kendi ismi kulağa hoş geldiği için soyadımıza uyacak fonetikte bize adlar seçen ama ilk çocuk olan benim adım konusunda annemle bir tartışmaya girip herhangi bir sonuca varamayınca aman ikisi de olsun fikriyle hayatımı şekillendiren o adam. "Otur yamacıma da soluklanıver."

Ona olan sevgim, başka kimseye olan sevgime benzemezdi benim çünkü bilirdim, kimse onun kadar çok sevemezdi beni. Fazla şiş olmayan göbeğinin üzerindeki tabağı alıp kenara koydu ve doğrulduğunda yanına oturabilmem için bana yer açtı. O koltuk, televizyonu en iyi açıyla gördüğü için babamın favorisiydi.

Çantamı kenara bırakıp yanına gittim oturdum hemen. Saçlarımı öptüğünde tüm yorgunluğumun geçtiğini hissettim. "Yine mi koştun?" diye sordu huyumu bildiğinden. Terli olan alnım mıydı, hâlâ düzene girmeyen soluklarım mıydı bunu düşünmesini sağlayan bilmiyordum.

"Her zamanki halim." Gülümseyip yüzüme düşen saçları geriye doğru ittirdim. "Sen ne izliyordun?"

"Kız ben çok mutluyum bugün ya," dedi omzumu dürterek. Ona ne izlediğini sormama çok sevinmişti. Birileriyle konuşmaya ihtiyacı vardı sanki. "Bak öğlen izleyemedim de gece bültenini izliyorum şimdi. Programın tekrarını veriyorlar."

Televizyonda açık olan spor kanalına dönüp baktığımda yüz ifadem dondu kaldı çünkü orada gösterilen yerdeydim ben bugün. O masa, Doruk'un oturduğu masaydı. O reklam panoları, Doruk'un röportaj verdiği yere aitti.

Gözlerimi hızlıca babama çevirdiğimde telaşlanmamaya çalıştım. Kameraların tümü Doruk'a dönüktü, değil mi? Ben görünmüş olamazdım, olmamalıydım. Babama böyle bir organizasyona gideceğimden bahsetmemiştim. Bahsetsem kızmazdı ama ben söylememişken bir anda beni ekranda görürse kalp krizi geçirebilirdi. Bu yüzden çok panik oldum bir anda.

DÖRT ÇEYREKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin