Bölüm şarkıları:
Adamlar, Koca Yaşlı Şişko Dünya
Batuhan Kordel, Sıcak Şarap
Demir Demirkan, ZaferlerimDört Çeyrek bir şarkı olsaydı Zaferlerim olurdu. Kitap boyunca bol bol göreceksiniz, bu bölümde de olmazsa olmazdı.
•🧁•
"Bayılacağım şimdi. Nazar duası okumaktan babaanneme döndüm. Güzeller güzeli kızım, Feyza'm, bebek suratlım, Maşallah sana ya. Evlenelim, karım ol benim."
Yok ya, Naz abartmayı pek sevmez.
Minik çiçek desenleri olan kalın askılı sarı bir cropun içindeydim. Üzerimde onun getirdiği lila renkli bir blazer ceket vardı. Mavi kotumun altına kenarları pembe olan Jordanlarımı giymiştim. Renkli giyinmekten normalde de hoşlanırdım ama bu defa başkaydı.
Bu defa, Doruk'un imza günü için hazırlanmıştım.
Evden çıkmadan önce rimel sürmüştüm, sonra sivilce izlerime de kapatıcıyla dokunuşlar yapmıştım. Çok heyecanlıydım. Her şeyi özenle düşünmekten kafayı yemiştim ve hatta saat gece yarısını geçerken Naz'la ne giyeceğimi konuşuyordum.
Terleyen avuç içlerimi pantolonuma sürttüm. Mutfak kısmında oturuyordum. Sırf bir eksiklik kalmasın diye sabahın köründe yine burayı açmaya koşmuş, tatlıları hazır etmiştim. Hiçbir işi aksatmadan üstüme düşen görevlerin hepsini yapmıştım. Tek değişiklik tezgâhın arkasında bugün benim durmayacak oluşumdu.
Bir günlüğüne kanun kaçağıydım.
Gözlerim sürekli olarak saate kayıyordu ama telefondakine değil de masanın üzerinde duran dijital kol saatine. Ekranın arka planı basketbol sahasıydı. Gece çekilmiş bir fotoğraftı, sadece bir gölge düşüyordu gri zeminin üzerine. Yerde turuncu, eskimiş bir basketbol topu vardı ve arkasındaki gölgenin saçları sağa sola dağınıktı, uzundu.
Doruk'un saatinin arka planına bile basketbolu koymuş oluşunu ilk fark ettiğimde gülümsemiştim. Bu spor gerçekten de onun her şeyiydi.
Naz karşımda dün gece yaptığım pastanın kalan küçük dilimini yerken diğer yandan da beğeni dolu bakışlarla beni süzüyordu. O böyle davrandıkça benim daha çok içim içime sığmıyordu.
Zaman akmıyordu. Kesinlikle saatlerin bana bir garezi vardı çünkü geçmek bilmiyorlardı.
Kendimi oyalamak ve içimdeki karmaşayı biraz olsun dindirebilmek için bir bölüm dizi açıp odağımı dağıtmaya çalıştım. Naz bu sırada müşterilerle ilgilenmek için ayrılmıştı mutfaktan. Kapının sesini duyduğum an ise her şeyi kenara bırakıp ayağa fırladım anında.
13.15.
Doruk kapıyı arkasından kapattığında gözlerini hızlıca etrafta gezdirdi. Gözleri gözlerime değdiği an aradığını bulmuş gibi geniş bir gülümseme yayıldı suratına. Aynı gülüş saniyeler içinde benim de dudaklarıma bulaştı.
İçeri adımlamadı. Sanırım masaların dolu oluşundan biraz çekinmiş, tezgâha yaklaşıp doğrudan benimle konuşmasının yanlış olacağını düşünmüştü. Düşünceleriyle ilgilenmiyordum, düşüncelerimle ilgileniyordum ve tek düşünebildiğim de ne kadar iyi göründüğüydü.
Lacivert bir gömlek vardı üzerinde, altında lacivert pantolonu ve beyaz spor ayakkabıları. Gömleğinin düğmelerini en üste kadar iliklemişti, saçları özenle düzeltilmişti ve tüm bu düzen içindeki hali bana derslerinde çok başarılı olan bir ilkokul çocuğunu anımsatmıştı.
Uslu, efendi ve bir o kadar da tatlıydı her şeyiyle.
Onun da gözleri oyalanmadan benim üzerimde dolaşıyordu. Bunu fark etmem zaman almıştı. Parmak uçlarımda kalkıp indim bir kez. Ellerimi arkamda bağlamış, gözlerimi gözlerinden ayıramamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖRT ÇEYREK
Teen FictionBir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi. Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi. Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi? İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri. Mumlar üfledim, dilekler diledim. Kayan her yıldızda adı...