3. "KOL SAATİ"

9.8K 919 959
                                    

Bölüm şarkıları:
Funda Arar, Yak Gel
Kaan Boşnak, Seni Buldum Ya
Mabel Matiz, Ahu

•🧁•

Ne olmuş yağmur yağdığı gün beyaz spor ayakkabı giymişsem?

Bence ben beyaz spor ayakkabı giydim diye yağdı yağmur. Giymesem yağmazdı kesin.

O sabah sadece beyaz kazak, kot tulum, beyaz ayakkabı kombini yapmak istemiştim. Sabahın köründe tam olarak otobüsten aşağı adımımı attığım an şiddetlenen yağmuru hak etmemiştim gerçekten.

Yine durakla Visal arasındaki o yolu koşmam gerekmişti. Bu benim kaderimdi.

Islak mendille verdiğim savaşın sonunda ayakkabılarımı yeniden adam edebilmiştim biraz da olsa. Ben kafedeki rutin sabah işlerimi hallettikten ve kurabiyeler raftaki yerini aldıktan sonra yağmur çat diye dinivermişti hiç yağmamış gibi.

Sabah müşterilerini karşılamış, okula giderken yarı baygın gözlerle kahve isteyen öğrencileri günaydınlamış, bu şekilde geçirmiştim günümün yarısını.

Naz içeri girdiğinde saat üçe yaklaşıyordu. Dersten çıkışı kaldığı yere bile uğramadan soluğu burada almıştı. Mutfağa geçip biraz dinlendiği sırada ben de azalan yoğunluğu fırsat bilerek yanına gittim. Saçımdaki mavi bandanayı çok beğendiğini söylerken beni baştan ayağa süzmeyi ihmal etmedi her zamanki gibi.

Beyaz ayakkabılarımdaki çıkmayan küçük çamur lekelerini gördüğündeyse yüksek sesli bir kahkaha atmıştı. Ocağın ortasında sırf kombini bozulmasın diye montsuz geziyorken benim ayakkabılarımın bu kadar olay olmasını hiç etik bulmuyordum. Bütün dünya onlara karşıydı bugün.

"Yine de iyi giyinmek iyi hissettiriyor, değil mi Feyza?" diye sordu elini çenesine yaslayıp. Sonra alayla bana baktı. "Böyle giyindin, süslendin, özgüven depolayıp evden çıktın ya Allah aşkına ne çalıyordu kulaklığında otobüsteyken? Çok merak ettim."

Bugün deri pantolonu, beyaz gömleğinin üzerine giydiği deri korsesi ve üçgen burunlu topuklu botlarıyla okuldan çıkıp buraya gelirken Serdar Ortaç'tan Ben Adam Olmam şarkısını dinlediğini itiraf etmişti.

"Herkesi kendin gibi sanıyorsun." Duraksadım ve çenemi kaldırıp ona havalı bir bakış attım. "Funda Arar, Yak Gel."

Aynı anda gülmeye başladık. Tarz olarak masum melek-sinsi şeytan uyumunda olsak da bazı huylarımız ortaktı işte. Vazgeçemediğimiz şarkılar vardı ikimizin de.

"Sözlerinde herhangi bir ima aramalı mıyım peki ben bu şarkının?" diye sordu. "Yak gel, bildiğin ne varsa? Sat gel, gözüm yok para pulda? Yalnız sanadır bu hasretim?"

"Başladın yine," derken gözlerimi devirdim.

Bir anda derin bir nefes çekip, "Şunu çıkaracağım," dedi ve elini belindeki iplerin arasına daldırdı. "Okulda güzel göründük, yeter işte. Tezgahın arkasında dikilirken kim görecek korsemi zaten? Boğuldum yahu."

"Aman," dedim. "Ben sen olmasan pijamalarla geleceğim de işte sen laf yapıyorsun sonra."

"Yaparım." Omuzlarını dikleştirmiş, kendini savunmaya geçmişti bu sanki çok ciddi bir meseleymiş gibi. "Sen zaten parıl parılsın, daha da parla ki gözüm senden başkasını görmesin istiyorum. Çok mu şey istiyorum?"

"Bak," dedim işaret parmağımı çenemin üzerindeki sivilceye götürürken. "Onunla konuş. Ona anlat yalanlarını."

"Bebeğim," dedi sabırla. "Geçecek onlar. İzi bile kalmayacak. Hem kalsa bile milletin güzellik algılarını siktirtme şimdi bana."

DÖRT ÇEYREKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin