🍩Medya: Ali🍩
KÜÇÜK HASTA
Birisinin beni kolumdan dürtmesiyle yerimden sıçrayıp gözlerimi açtım. "Şşh, benim Emre" dediğinde içimdeki korku kül olup gitmişti. "Yemek yiyeceğiz. Gel aşağı inelim" dediğinde elimi tutarak yarı uyanık yarı uykulu bir şekilde o ne tarafa giderse o tarafa gidiyordum. Emre durdu ve önümüzdeki kapıyı açtığında gözlerim kapalı dümdüz ilerlediğimde bir şeye çarptım. Gözlerimi araladığımda masaya çarptığımı gördüm
Dert etmeyerek gözlerim kısık kısık boş sandalyeye baktım ve sandalyeye doğru ilerleyip oturdum. Yanımda birinin suratıma su döktüğünü hissettiğimde sıçrayıp gözlerimi açtım. Etrafıma baktığımda herkesin yüzüme ve üzerime şaşkınca bakmasını izledim. Üzerime baktığımda ağzımda bir sürü küfürler mırıldadım. Herkes bir anda gülünce korkudan masanın altına girdim. Delirmiş miydim? Neyime gülüyorlardı? Masanın altına baktığımda yanlardan masa örtüsü sarkıyor, büyük ve geniş bir masaydı.
Emre bey'in yavaşça masanın altına girdiğini gördüm. Fısıldayarak bana bir soru yönlendirdi. "Korkuttun mu?" dediğinde yavaşça kafamı olumlu anlamda salladım. "Pourquoi as tu peur?" (neden korkuyorsun?) Fransızca bilmesi beni şaşırtmıştı. Emre bey Fransızca konuştuğu an masadakilerde sessizleşti ama bunu umursamadım.
"Je n'ai pas vraiment peur, mais j'ai peur de certains événements" (aslında korkmuyorum ama bazı olaylardan korkuyorum)
"Alors pourquoi t'es-tu caché sous la table ?" (Peki neden masanın altına saklandın?)
"Je pensais que je devenais fou quand vous m'avez tous regardé et que vous avez commencé à rire..." (Hepiniz bana bakıp gülmeye başladığınızda delireceğimi sandım...)
Emre bey elimi tutup masanın altından çıkardı ve sandalyeme oturttu. Annesine döndü ve benim anlayamayacağım dilde konuşmaya başladı. "Mom, ich weiß, dass du aufgebracht sein wirst, aber zeig es nicht. Peris Psychologie ist vielleicht überhaupt nicht gut..." sanırım Almanca konuşuyordu. Kaç dil biliyordu acaba...
Tabağımdaki yemekle oynarken yeni fark etmiştim hiç iştahım yoktu. Melek hanıma döndüğümde titrek bir nefes alıp konuştum "Melek hanım ben hiç aç değilim. Kusura bakmayın çok güzel yapmışsınız ama hiç iştahım yok. Biraz dinlenmem gerekiyor tekrardan kusura bakmayın..." Melek hanım "Hiç sorun değil kızım. Sen iyice dinlen akşam sana portakal suyu yaparım ben." tebessümümle teşekkür edip odama çıktım.
Midem o kadar çok bulanıyordu ki her an kusabilirdim. Odamda yerde karnımı tutarak yuvarlanıyordum. "ALİ!" diye bağırmıştım. Ama üç kat aşağıda olduğumuz için duymamış olabilirdi. Mecburen tek yapabileceğim bir şey kalıyordu. Çığlık atarsam gelebilirlerdi. Yerde cenin pozisyonu ile yatarken iki elimle karnımı sarmış yerde yatıyordum. Yerde küçük bebek yavrusu gibi titriyor üşüyordum.
Çok pis üşütmüş olmalıydım. Karnıma daha çok ağrı girdiğinde hüngür hüngür ağlamaya başladım. Lan! Bir dakika- yoksa ben hem üşütüp regl mi oldum! Hayır hayır hayır! En kötü şey! Kimse beni duymadığı için güçlü bir çığlık kopardım. Oha dur lan! At sürüsü mü koşturuyor! Ev sallanıyor aq. Kapım hızla açıldığında ilk içeri doktor beyciğimizin ve diğer aile üyeleri girmişti.
Ali abim beni kucağına almış yatağıma yatırmıştı. "EFE KOŞ! ODAMDA NE VARSA GETİR!" o nasıl bağırmaktır abim. Ali abimin kolundaki yılan dövmesi ve damarlar- öhm...
Efe'nin elinde bir sürü iğne gördüğümde yerime daha çok sinmiştim. "Umarım o kadar iğne yapmayı düşünmüyorsunuz" dediğimde Ali abim tebessüm edip "yapmayacağız korkma. Ama bir tane olabilir, ama en kalınından" dediğinde gözlerim kocaman açıldı. Dövülmek bile bu kadar acıtmıyor! Ben o iğneyi asla ama asla yaptırmam!
"Umarım o iğneyi bana yapmayı düşünmüyorsun" dedim tedirgin bir sesle. "Kardeşim hani ben sana dedim ya 'o iğnelerin hepsini değil sadece bir tanesini yapacağım' hatırladın mı?"
"Şakaaa! Bu bir ironiydi!"
"Aynen güzelim bende bunu yedi-
"Evet yedin!"
"Bak uçak geliyor abiciğim!"
"ABİ YAPMA ŞUNU!"
Bütün aile üyelerinde gözlerimi gezdirdiğimde herkese bir kal gelmişti. Squid game de yeşil ışık kırmızı ışık oynamıyoruz hareket edebilirsiniz. Ali abim değil artık ismiyle ünlü abim gelip bana kollarını sardığında bende kollarımı boynuna sarmıştım. "Abisinin bebeği, güzeli, tatlışı, balı, aşkı, kuzusu, yavrusu seni çok seviyorum!!"
"Şey, abi- beni boğuyorsun" abim hızla benden ayrıldı. "İğneleri yapacak mısın?" abim gülümsedi ve beni onayladı. "Küçük bir şey" dedi ve eline tekrardan iğneyi aldı. İğneyi derime bastırdığında nefesimi tuttum. İğneyi enjekte ettiğinde az çok rahatlamıştım. Kemal bey yatağımın ucuna oturdu.
"Kızım seni bizim okula yazdırmak istiyoruz. İster misin?"
"Şey Kemal bey..."
"Ne oldu kızım?"
"Ben hayatımda hiç okula gitmedim..."
"Neden?"
"Baba dediğim adam yollamadı"
"O zaman şöyle yapalım. Sana evde dört haftalığına özel eğitim verdirtelim. Ondan sonra bizim okula yazılırsın. Ne dersin?"
"Dört hafta az değil mi?"
"Evet kızım az ama bizim öğretmenlerimiz çok iyi ve çabuk anlatır. Sıkılmazsın ve her dediği şeyi direkt yutarsın."
Kemal bey anlatış biçimine gülmüştüm. Onlara güveniyor muydum? Az çok. Onları seviyor muydum? Anne, baba ve Ali ile Emre evet. Diğerlerini daha pek tanımıyordum. Yusuf bey ise sadece videolarından ama gerçek yüzünü bilmediğim için uzak davranıyordum.
Abim ailemle birlikte dinlenmem için hepsi bir arada dışarı çıkmışlardı. Ben ise abimin dediğini yaparak gözlerimi kapattım ve rüyalarımın daha doğrusu kabuslarımın içinde yattım...
LAN SİZ CİDDİ MİSİNİZ?
22 OY 303 İZLENME
PATLİCAM MUTLULUKTANNNN
ohhwaitthatsme , kiralreisss , canopusandRigel size bana oy verdiğiniz için teşekkür ederimmmmmmmmmmm!!!!!!!
SİZİ SEVİOM BEBELER
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYAL AİLEM Mİ?
Teen FictionOkumadan önce yeni hikayeme de bir şans verirseniz çok mutlu olurum. ~YATILI OKUL *BOOKİSH_PAWS "ANNE!" dedi küçük güzel yeşil gözlerinden yaşlar akan kız. "Anne," dedi umudunu kaybetmeye başlarken. "Anne saklanma korkma benden!" diye bağırdı orman...