4.3

2.4K 204 53
                                    

[mirna]

Ziline bastığım kapı kısa bir sürenin ardından açıldığında karşımda gördüğüm Anıl'ın görüntüsü hiç de hoşuma gitmemiş, kendime düşünme imkanı bile tanımadan birkaç adımda aramızdaki mesafeyi kapatarak kollarımı sıkıca boynuna sarmıştım.

O da sanki bunu bekliyormuş gibi ellerini belime yerleştirdiğinde beni yavaşça geriye doğru yönlendirdi ve bir elini saniyelik belimden çekerek evinin kapısını kapatmıştı.

Uzun sayılabilecek bir süre boyunca sarılı kaldıktan sonra en sonunda onunla konuşmak istediğim için geri çekilmeye karar verdim.

Kollarımı tamamen onun boynundan çekmeden sırtına yerleştirdiğimde göğsüne yaslı olan kafamı hafifçe geri çekip onun gözlerine çevirmiştim. Aradaki boy farkından dolayı boynumu biraz fazla germek zorunda kalsam da en son umursayacağım şey buydu.

"Anıl..."

"Efendim?"

"Neler oluyor? Bana anlat lütfen, her neyi dert ediyorsan konuşup çözmeye çalışalım."

Bakışlarını kaçırdığı sırada bense yan profilinden tepkisini anlamaya çalışıyordum ama kafasına kapüşonunu çektiği siyah sweati yüzünden görüş açıma giren tek şey belirgin çene kemikleriydi.

"Bu aralar biraz gerginim sadece. Üzerinde durulacak bir konu değil güzelim, ben kendi içimde halletmeye çalışacağım."

Ofladım.

"Eskiden de böyle her şeyi içine atıyor, ne yaşıyorsan kendi içinde yaşıyordun ve ben bu huyundan nefret ediyordum."

Bakışlarını tekrar gözlerime çevirdiğinde yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluşmuştu. Belimdeki elleri baskısını artırıp iyice beni kendisine yaslarken uzanıp burnumu öptü.

"Elimde değil, biliyorsun."

"Maalesef biliyorum."

Sıkıntılı bir nefes alıp ellerimi omuzlarından yüzüne çıkardım. İki yanağının üzerine de yerleştirdiğim ellerimle usulca yüzünü okşarken hâlâ daha onun kolları arasındaydım. Hoş, bulunduğum yerden ayrılmaya da niyetim yoktu.

Ben öylece onu izlerken Anıl da gözlerini kapatmış, yüzünü iyice avucuma bastırmak amacıyla olsa gerek hafifçe sağ tarafa doğru eğmişti kafasını.

"Haftaya olacak maçın için böyle bir ruh hâlindesin, değil mi?"

Beni onaylayan bir mırıltı çıkardı. Ardından gözlerini açıp yüzündeki ellerimi yavaşça geri çekti ve ellerimi bir bir öperek serbest bıraktı. Ben de bunu fırsat bilerek içerideki sıcaklıktan dolayı beni bunaltan üzerimdeki deri trençkottan kurtulmak maksadıyla birkaç adım geriledim.

O sırada salonun girişindeki kısımda öylece dikildiğimizi bile yeni yeni idrak ediyordum. Yer yön bilgim onunla sarıldığımız ilk anda çoktan kaybolmuş, etraftaki her şeyin bulanıklaştığını hissetmiştim âdeta.

Daha fazla oyalanmadan trençkotumu üzerimden çıkararak bulduğum ilk yere bıraktım. Ardından aramızdaki mesafeyi tekrardan yok ettim.

ziyanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin