Hyunjin'den
Felix ile beraber uyuduktan sonra acıktığını söylediği için kafeteryadan O'na çorba alacaktım. En sevdiği çorbayı aldım ve odaya çıktım.
Ben O'na çorbasını yedirirken O'da bana diğer kaşıktan çorba içiriyordu. Çorba bittikten sonra dudağını öptüm ve kutuyu çöpe attım.
Felix'in yanına geri geldiğimde bana kollarını açtı. O'na iyice sarıldım ve kokusunu içime çektim. Bu kokuyu bir daha hissedemeyecek düşüncesi canımı acıtıyordu.
Beni kendine çekti ve yatağa çıkmamı sağladı. Ayakkabılarımı çıkardım ve Felix ile beraber yatağa yattık.
Bana iyice sarıldı. Sıkı sıkı sarılıyordu, sanki hiç bırakmak istemiyor gibi. Ben de O'nu öyle tutuyordum, bırakmak istemiyor gibi.
Korkuyorduk, ikimiz de korkuyorduk birbirimizi kaybetmekten. Bunca yaşadığımız şeyden sonra bir daha yaşamak bize ağır geliyordu.
Bunlardan kurtulmuş değildik, sadece bunlar başlangıç gibi bir şeydi. Ecelimiz de gelir ölebilirdik, öldürülede bilirdik.
Ve bunlar bizi çok korkutuyordu. İkimizin de geçmişi çok karanlıktı. Özellikle de benim. Çalıştığım işten anlaşılır zaten.
Bunları tabiki ben istemiyordum. Fakat hepsini büyüklerimiz istiyordu. Büyüklerimize karşı geldiğimiz de suçlanıyorduk.
Neden? Çünkü büyüklere saygısızlık ettiğimiz için. Felix'te karanlık şeyler yaşadı küçükken. Hepsini biliyordum, tamamen biliyordum.
Çünkü annemle Felix'in annesi arkadaştı. İkisinin de her şeyini öğrenmiştim. Mesela, Felix'in annesi ile eski babasının zorla evlendirilmesi?
Ardından Felix'in babasının borçlar yüzünden öldürülmesi? Felix'in aslında evlatlık olduğu ve gerçek ailesinin halası olduğu? Ya da, Felix'in dedesini babası öldürmesi? Ve, Felix'in çocukluğu.
Bunların hepsini biliyordum. Hatta daha fazla şeyler de biliyordum. Ama bunu ortaya dökmek istemiyordum çünkü ortaya döktüğüm zaman Felix'in benden soğumasını istemiyordum.
Felix benim için küçük bir çocuk gibiydi. O'na sadece ilgi versem yeterdi. Bu zamana kadar kimseye bu kadar yakın davranmadım. Hatta temastan nefret ederdim.
Ama Felix farklıydı. Benim için çok farklı birisiydi. Melekti benim için. Kanatsız bir melekten farksızdı. Sanki benim için cennetten düşmüş gibiydi.
Aşıktım. Çok aşıktım O'na. Kimseyle paylaşmak istemiyordum, sadece bana özel olsun istiyordum. Jisung bile O'na sarılınca kıskanıyordum.
Lisede mecbur yapmıştım O'na zorbalık. Zaten ben hep mecbur kalıyorum. Ama hiçbirini ben istemiyordum, hepsi babamın sikim-sonik işleriydi.
Hep O'nun yüzünden başım belaya giriyordu zaten. Ama umursamıyordum artık. Mutluyduk, iki gün sonra düğünümüz vardı. Felix iyileşemezse nikah tarihini ertelerdik.
Felix bana bakmaya başlayınca ben de bakışlarımı O'na çevirdim. Gülümsedi ve dudağıma minik bir öpücük bırakıp göğsüme yattı.
"Sevgilim, ben ne zaman çıkacağım hastaneden? Düğünümüze az kaldı ve biz daha hiç bir şey hazırlamadık."
"Hazırlamadık derken? Her şey hazır. Sadece dediğim gibi, damatlık alınacak. Aslında yarın herkesi buraya getiririz, sonra da biz damatlık bakmaya gideriz."
Hafiften düşünüyormuş gibi sesler çıkarmaya başlamıştı.
"Güzel fikir! O zaman yarın Wooyoung, San, Ha-eun annem ve Yeji'ye bilet alıyorsun ve O'nlar buraya geliyorlar."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tᴀᴋɪɴᴛɪʟɪ Üᴠᴇʏ| HyunLix
Fanfiction"Benimsin, sadece benim." "Seninim ve sadece sana aitim sevgilim..." . ⚠︎: Argo, Şiddet, Cinsellik, Küfür vb.