13. Bölüm: Başarı

1.8K 109 480
                                    

Türkiyeden (birkaç gün sonra)

Amerikanın odasında uyuyorduk ama sabah olmuştu. Birkaç gündür adam akıllı yürüyememiştim lakin yine de umut vardı. Nasıl mı? Çünkü Amerika beni bıraktığında bile en az 3 adım atabiliyor ve bacaklarımı rahatça oynatabiliyorum. Tek sıkıntım ayağa kalktığımda kuramadığım dengemdi. Ama Amerika yine de vazgeçmemiş ve denge kurmakla ile ilgili bildiği tüm hareketleri bana denetmişti. Ve işe yaramıştı da. 1 adım zor atan ben, birkaç günde 3-4 adıma çıkmıştım. Bu benim açımdan fazlaca iyi bir gelişmeydi. Ama şimdi Amerikayı uyandırmalıydım çünkü saat çok geç olmuştu.

T: Amerika, Amerika kalk!

Amerika mırıldanmaya başladı.

A: Mmm?

T: Kalk be!

A: N'oldu?

Ananın amı oldu.

T: Kalk, saat 10. Hani sen 8'den önce uyanırdın?

Amerika bir anlık duraksadı ama sonra rahatlamış bir vaziyette tebessüm etti.

A: Sen çok huzurlusun, ben ne yapabilirim? Sende bir şeyler var galiba. Seninle uyuduğumda daha huzurlu ve rahatça uyuyorum ve bu çok uzun sürüyor.

T: İşte Turkish etkisi!

Kıkırdayarak söylediğim bu cümleden sonra Amerika bana öyle bir baktı ki, anlatamam. Bakışları o kadar huzur ve sevgi doluydu ki. Bazen bana aşık olabileceğini düşünüyorum.

A: Senin en sevdiğim etkin.

Yatakta bana yaklaştı ve beni kendisine çekti.

A: Sen~ Siktir, Tanrı seni özenerek ve her detayına dikkat ederek yaratmış olmalı. Çünkü olağanüstü bir güzelliğe sahipsin~

Aldığım ve beklemediğim iltifat sayesinde yanaklarım al al olmaya başladı. Amerika ise elini kalçama yerleştirdi ve sıktı. Ağzımdan küçük olmayan bir inleme kaçırdım ve hemen ağzımı kapattım. Bunu beklemediği belliydi. Bir anda gülümsemesi daha şeytani bir hâle büründü.

T: Amerika hayır, lütfen.

Amerika dudağını dişledi ve âniden yatakta üstüme çıktı. Bu beklemediğim hareketle daha fazla utanmaya, kızarmaya başladım. Elleri, başımın iki yanında dengede durabilmek için destek alıyordu ve yüzünü boynuma gömmüştü. Ve yetmezmiş gibi de boynuma buse konduruyordu. Dudakları boynuma değiyor ve her dokunuşunda beni titretiyordu... Amerika da bende olağanüstü bir etki bırakıyordu.

T: A-Amerika?

Amerika yüzünü boynumdan uzaklaştırdı ve kızarmış yanaklarıma baktı. Ardından da sesli bir şekilde güldü. Ona anlamamış bakışlarımı attım.

A: Saçların gün batımı gibi kızıl, gözlerin vişne gibi kıpkırmızı. Bir tek tenin beyaz ancak o da şimdi yerini pembeliğe bıraktı. Yavaş yavaş domatese dönüyorsun Türkiye. (Sonda kâfiye bulamadığım için salladım bir şeyler ve sanırım ağzına da sıçtım)

Söylediği edebiyat dolu şiirin yanındaki övgü ve alay, hem hoşuma gitmiş hem de utanmamı arttırmıştı. Göğsü, göğsüme dokunuyordu ve sıcacıktı. Belimizden aşağısında olan yorgan ve Amerikanın sıcaklığıyla alev alev yanmaya başladım. Amerikanın ise odağı tek bir yerdeydi, dudaklarım. Dudağımı dilimle ıslattığımda, kendisine gelir gibi gözlerini başka bir tarafa kaçırdı ve yanıma geri uzandı.

T: Birdaha, bunu yapma. Yada öncesinden haber ver.

Aynı utangaçlık ve şaşırmışlıkla kurduğum bu cümle, Amerikayı ikna edebilecek düzeydeydi. Bu utangaçlığın ve muhabbetin daha fazla sürmemesi adına konuyu değiştirdim.

Köle ~ Ametürk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin