18. Bölüm: Buluşma

1.1K 89 172
                                    

Bu bölümde konuşmaları "" yoluyla yazacağım. Eğer sizin de hoşunuza giderse fice böyle devam etmek istiyorum.
İyi okumalar

Türkiyeden

Azer'in bana attığı mesaj garibime gitmiş ve bir o kadar da heyecanlardırmıştı beni. Amerika asla böyle bir şey düzenleyen tipte biri değildi, yani bence. Bunca zamana kadar Amerikanın adam akıllı bir romantikliğini görmemiştim. Şimdiyse beni romantiklerin romantiği bir yere davet etmesi, beni biraz şüphe ve kuşkuya düşüttürdü.

Amerika, benim efendim ve arkadaşımdı. Ama bu arkadaş konusundan emin değildim çünkü, ne zaman bir araya gelsek onunla, sanki yıllık sevgili gibi oluyoruz. Sarılmalar, tripler, +18 şakalar... Bunlar birkaç arkadaşın yapacağı türdendi ama bizimki öyle değildi. Bizim olaylarımız daha... romantik(?) gibi gerçekleşiyordu.

Ona saygım sonsuzdu, sevgim olduğu kadar...

Lakin bu sevgi nasıl sonuçlanır hiçbir fikrim yoktu.

Biraz düşündüm. Gitmeli miydim? Hangi yüzle gidecektim ve o bana neler söyleyecekti? Neden bu teklifini Azer yoluyla bana sunmuştu? Aklımda deli sorular dönüyor ve hepsi sonuçsuz kalıyordu. Sonuca ulaşmamın tek anahtarıysa Amerikaydı.

İşte bu yüzden şu an burada, o romantik yerde bekliyorum. Amerika benimle ne konuşacak çok merak ediyordum. Bir ağacın altındaydım, ben geldiğimde burası çoktan hazırdı. Mumlar, yere serilmiş bir örtü, ağaca asılan süsler ve daha niceleriyle, burası cidden çok hoş olmuştu.

Buraya, hafif bol gelen yeşil bir sweat ve artıma da çok dar olmayan bir kot ile gelmiştim. Ama Amerika hâlâ gelmemişti. Sırtımı ağaca yasladım ve gözlerimi kapattım. Uyumamak için fazladan efor sarf ediyordum ama gözlerim de kapanıyordu işte.

"Türkiye?"

Birsüre sonra duyduğum sesle gözlerimi hızlıca açtım ve sesin sahibine baktım, Amerikaydı. Hazırlıksız yakalanmam bana fazladan heyecan ve endişe vermişti, neden bilemiyorum.

"Umm, şey, ben... şey ben, sen gelmeyince-"

"Sorun değil"

Lafımı yarıda bölmüş ve sert bir sille cevap vermişti. İtiraf etmeliyim ki, kırılmıştım.

Amerika üstüne, beyaz t-shirt ve siyah tonlarında bir mont, altına da benim gibi dar olmayan bir kot giymişti. Dalgalı saçları fazlasıyla dağılmış ve benim gibi göz altları mosmordu.
Amerika hemen karşıma oturdu ve etrafına bir göz gezdirdi. Ardından yanımızdaki sepeti açtı ve içinden bir şarap çıkardı, 2 tae de kadeh.

"İçecek misin?"

"Hmhm"

Cevabımın ardından kadehlere şarabı doldurdu ve birini bana uzattı. Tedirginlik hissimi bastırıp yarısına kadar dolu olan kadehi aldım ve dudaklarım arasına yerleştirdim. İçki sertti. Zaten bana asla hafif bir şeyler de denk gelmezdi. Amerika ise bunu sorun etmemişe benziyordu çünkü 2. kadehini doldurmaya başlamıştı bile.

"Bekle biraz da sarhoş olayım. Sonra ne konuşmak istiyorsan, istediğin kadar konuşalım" dedi.

"Neden sarhoş olmak istiyorsun?"

Biraz duraksadı ve kısaca düşündü.

"Çünkü... aklım başımda olsun istemiyorum. Çok fazla düşünüp seni yanlış anlamak istemem"

"Ayık olunca çok mu düşünüyorsun?"

"Her ihtimali, her olasılığı düşünmekten ve buna karşı koyamamak o kadar zor ki. Beynim benden bağımsız çalışıyor gibi. Sarhoş olunca bunların bi anlamı kalmıyor ve karşımdakinin dediği her şeye sorgusuz inanabiliyorum"

Köle ~ Ametürk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin