Hoseok
"Oğlum, lütfen bizi kırma ve bu yılı düzgünce bitir. Zaten üniversitede gideceksin?"
Babamın seslenişi ile elimdeki defteri çantamın gizli bölmesine koydum beş karış suratla. Ben bu lanet okula gelmek istemiyordum ve siktiğimin Seoul'une geldiğimiz için feci kızgındım. Ne yani neden Las Vegas'da kalmaya devam etmiyorduk? Tamam Güney Kore'liydim ama ben şimdiden arkadaşım Chris'i özlemiştim!
"Oğlum, hadi yarım saat sonra dersin başlayacak. Seni seviyorum. Sınıfın 11C sakın unutma. Görüşürüz!"
Arabadan yavaşça indim ve şoför koltuğunda oturan babama asık suratla baktım. Neden ben? Neden ablam değil de ben?
Okula döndüm ve yavaşça yürümeye başladım. Ama anında yüzümü buruşturdum. Anında yapış yapış... Erkekler! Bakışlarım yanındaki çiçeklere kaydı.
Çiçek tarlası, buradayım.
Aklıma gelen söz ile anında yere çöküp defteri aldım. Yanından kalemi çıkarttım ve sözleri not ettim. Deftere vurarak bir yandan da ritim tutuyordum. Mırıldanarak yeni söz bulmaya çalışıyordum. Bir yandan da okula giriyordum. Ay bu okul bana ilham kaynağı mı ne oldu? Bu okulu birden çok sevdim!
Açık arazi, buradayım.
Yeni sözü de deftere not ettim. Bakışlarım iki satır arasında gidip gelirken bakışlarım etrafa bana aşağılık misali bakan eski öğrencilere döndüm. Beni göstererek bana bildikleri "O" takısı takıyorlardı!
İsim yok, sahip olduğum şey bu.
Yeni sözü de not aldım. Böyle devam edin lütfen! Bana buranın ilha kaynağı olacağını bilseydim daha da erken gelirdim. Gelmek istemeyen beynimi becereyim!
Bakışlarımı kaldırdığımda utangaç bir çift gördüm. Tanrı'm çok tatlılardı! Oğlan utançla ensesini kaşıyordu ve kız parmakları ile oynuyordu. Kıkırdamadan edememiştim. Tanrı'm cidden çok tatlılardı!
Sonra bakışlarım yanlarında onları izleyen kıskanç bakışla onlara bakan erkeğe kaydı bakışım. Umarım bu tatlı çifti ayırmaya kalkmaz yoksa mezarını ben kazardım öldürmeyi de bu tatlı çift!
Utanç yok, ben mezarımdayım.
Siktir! Parmaklarım hızla notu aldı ve tam başını kaldıracakken bir anda biri belime sarılıp beni döndürmeye başladı. İlk çığlık atsam da sonra burnuma dolan yeşillik kokusundan bunun Chris olduğunu anladım.
BİR DAKİKA BURAYA NASIL GELMİŞTİ?
Ayakların yere değmediğinde,
Kendi kalbin seni hafife aldığında,
Hayallerin seni yiyip bitirdiğinde,
Kendin olmadığını hissettiğinde,
İşte bütün o zamanlarda..
Hızla Chris beni indirdiğinden deftere cümleleri not aldım. Chris ıslık çaldı ve "Gene şarkı yazıyorsun, değil mi?" dediğinde hızla başımı aşağı yukarı salladım. İngilizcesi o kadar tatlıydı ki...
Chris beni bıraktı ve defteri elimden alıp sadece bir paragraflı sözcüklere baktı. Ardından gözleri büyüyerek bana baktı ve "Bu çok güzel olmuş! Adı belli mi?" dediğinde başımı sağa sola salladım mutsuzca. "Maalesef ama hayır. Ama en yakın zamanda bulacağım!" Chris başını aşağı yukarı salladı, "Umarım hızla bu şarkı biter! Kim söyleyecek peki?" dedi merakla. Omuz silktim ve yürümeye devam ederken kalemi deftere urup ritim tutuyordum. "Senden başka arkadaşım yok aptal."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Youre My Tear |𝙎𝙊𝙋𝙀| ✓
Fanfiction"Tek hatırladığım şey senin dudakların..." Bilim adamların dediği şey nedir? Hafızasını kaybetmiş birine müzik dinletmek ve bir özel bir şey hissettirmek onun hafızasını yerine getirmek için en iyi şeydir. Hoseok'un hafıza kaybını iyileştirmek için...