Friends Dinner

40 7 38
                                    

Hoseok

Kollarımı göğsümde birleştirmiş ortamdaki muhabbeti dinliyordum. Evet, bizimkilerle yemek yemiştik ve halen bir şey değişmemişti. Ne Taehyung ve ya Jeongguk aramış, ne de başka bir olay yaşanmıştı. Buraya mezarlıktan geliyorduk. Her şey aynıydı, hiç bir şey değişmemişti.

Chris eline aldığı bilmem kaçıncı birasını içerken hiç sarhoş olmamıştı. Bir yandan da Seungmin'in ailesinin gelmelerini bekliyorlardı. Bay Felix ve Bay Hyunjin gelip Chris ve Seungmin'i alacaklardı. Chris araba sürebileceğini söylese de Bay Hyunjin anında itiraz etmiş ve eğer Chris araba sürmeye kalkarsa ertesi güne arabasını bulamayacağının tehditini etmişti. Inyoup arabayı alıp burada daha önceden alacağı bir eve gideceğini söylemişti. Yoongi ise sus pustu. Namjoon ve Seokjin ise telefona bazı şeyler yazıp birbirleri arasında kontrol ediyorlardı.

Yoongi ile birkaç saattir sevgiliydik(?) ama bana hiç ilgi vermiyordu. Tamam, gerçekten sevgili değildik ama en azından sevgili gibi davranmamız gerekirdi. Ama Yoongi bana ilgi göstermiyordu! Şuracıkta bana baksa inadına daha çok göz teması kurardım!

Başımı kaldırıp Yoongi'ye baktığımda bana baktığını gördüm. Ne olduğunu kısa sürede idrak edip başımı başka yöne çevirdim. Nah çekti hayat bana! Kızıl kafalı radarına takıldım! 

Utanmayı bir kenara bırakmalıydım! Az önce ne demiştim hem ben? İnadına dikecektim gözlerimi gözlerine. Hem daha bir kaç saat öncesine kadar tutku ile öpüşen biz değil miydik?

İçimde uyanan arsız sincap sırıtırken bende aynı anda sırıttım. Arsız sincap içimden neler geçiriyordu. Sırıtmam daha da büyüdü. Bu aklımdan geçenleri eğe Yoongi'ye yaparsam feci tahrik olurdu! Düşünsenize, Yoongi bana tahrik oluyor!

Hayır Hoseok, tahrik etmeyeceksin! Çok az azdırsam yeter, işime biraz gelir yani. Tam tanımıyordum Yoongi'yi, yani neleri sever, neleri sevmez, nelerden nefret eder, hangi meyveyi sever, hangi meyveyi sevmez? Bunlar gibi bir çok şeyi merak ediyordum hakkında. 

O cesaretle bakışlarımı Yoongi'ye çevirdim. Halen bakışları üzerimdeydi. Bende o sertlikle bakışlarımı gözlerine diktim. Ben baktım gözlerine, o baktı gözlerime. Sanki savaşa girmiştik. Gözünü ilk çeken kaybeder!

Bakışlarım halen gözlerindeyken bir anda dilini yanağında gezdirmesi ile yutkunmam bir oldu. Ne yapmaya çalışıyordu? O ne yapmaya çalışıyorsa, bende aynısını ona yapacaktım!

Dilimi iç yanağımda gezdirip yanağıma vurdurduğumda Yoongi'nin gözleri kısıldı ve dikkatle beni izlemeye başladı. Birden ayağı ayağıma uyarı vermeye başladığında şaşkınlıkla gözlerimi açtım ama göz temasını bozmadım. Oyun mu istiyordu? Ona en ağır oyunu veririm ben, sorun değil. Oyun oynamayı severdim.

Ayağımı Yoongi'nin bacağı boyunca üstten üstten gezdirdim. Dizlerine geldiğim sırıdı ayak bileğimi büküp, büktüğüm kısmı dizlerinde gezdirdim. Yoongi tek kaşını kaldırdı ve dilini yanağına vurdurup küçük bir ayak hareketi ile ayağımı ayağına kıstırması ile sıkılaşan bacağım ile öne doğru tekledim. Yoongi arsızca gülerken olayın şokunu atlatamamıştım.

Öne doğru teklediğimi fark eden Seokjin hyung kaşlarını çatıp "Hosiş?" dedi sert ve meraklı sesle. Yoongi'nin kıstırdığı ayağımı kurtarmaya çalışırken "Hm?" dedim kısıkça. Yoongi arsızca gülümsemeye devam ederken ayağımı kurtarmak için çaba sarf ediyordum. 

Seokjin hyung fark etmiş olmalı ki sırıtıp "Yoongi bacağını mı kıstırdı?" dedi alayla, anında masada herkes bize baktı. Başımı aşağı yukarı sallarken bir yandan da ayağımı kurtarmaya çalışıyordum, "Evet, kıstırdı- YOONGİ ARTIK SEVGİLİNİN AYAĞINI SALAR MISIN?!" Dediklerime büyük bir kahkaha attı Yoongi ve sırıtarak "Kucağımda olsan inan çok rahat ederdin." diye devam etti. Derinleşen sesi ile acayip arzu dolu hissederdi insan.

Youre My Tear |𝙎𝙊𝙋𝙀| ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin