Dangerous War

30 6 52
                                    

Hoseok

Heyecandan ellerim titriyor, kalbim bir yarış atı misali dört nala koşturuyordu. Nabzım deli gibi hızlıydı ve ne yapacağımı bilmiyordum. 

Az önce Yoongi'ye içimde acayip derecede fazla bir etkilenme durumu olmuştu. Kucağına geçmiştim çünkü ona yakın olmak ve kucağında olmak beni rahatlatıyordu. Kendimi onun yanında cennette gitmiş gibi hissediyordum. Çok huzurluydum ve çok mutluydum.

Ama içimdeki hınzır Hoseok durmuyordu...

Yoongi'ye yaklaştığımda ne kadar mutlu hissetsem de ona karşı seksüel tansiyonum hep ama hep yüksekti. Onun gözünde ne kadar saf ve masum görünsem de, ben içten içe onu arzuluyordum. Evet, bu belki çok ama çok yanlış bir şeydi ama elimde değildi. Tenlerimizin birbirine değdiğini hissetmek ve bunu daha da derinlerini düşünmek....

Belirgin bir şekilde titrediğimde Yoongi'nin gözleri bana döndü saniyelik ve geri yola dönmesi uzun sürmedi. "İyi misin güzelim? Ne oldu? Neden titredin? Üşüdün mü?"

Başımı hızla sağa sola salladım ve elimi enseme götürüp utangaç şekilde "İyiyim, aklımda bir kaç şey dolanıyordı da..." diye mırıldandım. Yoongi başını aşağı yukarı sallayıp beni onayladığında başımı koltuğun arkalığına yaslayıp derin bir nefes aldım.

Yoongi'yi neden bir anda bu kadar önemsiyordum, bilmiyorum. Onla olmak huzur veriyordu bana. Daha bugün tanıştığım biri için fazla duygu hissediyordum.

Yoongi hızını yavaşlattığını fark ettiğimde daldığım yoldan gözümi ayırdım ve önüme döndüm. Karanlık yolda aydınlatılmış tabelalarda 'Dış Hatlar Giden Yolcu' yazıyordu ve Yoongi o tabelanın yönlendirdiği yere girdi.

Havaalanına yaklaşırken derin bir nefes aldım ve kolumdan destek alarak arkamı döndüm. Ablam büyük bir ciddiyetle yolu izliyordu.

Ona döndüğüm an bakışlarını bana çevirdi ve yanaklarımı sıkıp "Güzel kardeşim benim." dedi gülümseyerek. Ellerinden kurtul aya çalışırken "Ibla bırak yınıklarımı!" diye isyan ettim.

Ablam elini yanaklarımdan çektikten sonra hızla sıralamaya başladı. "Kışın kalın giyiniyorsun. Her gün senden mesaj bekliyorum. Terledikten sonra soğuk su içmiyorsun ve hemen yıkanıyorsun. Her gün yıkanacaksın da. Hangi mevsimde okursan ol ılık su içeceksin. Alerjin olan şeyleri yiyip içme sakın. Çok ramen yeme, sana dokunuyor. Sabah kalkar kalkmaz bir bardak soğuk su iç ama sadece kalkar kalkmaz. Akşam yatmadan odandaki ışıkları kapat, göz rahatsızlığın var senin. Yiyeceğin yemekleri iyi pişir. Sakın Jeongguk Bey'i ve Taehyung Bey'i üzme. Eğer bir şey olursa önce Yoongi'ye sonra bana haber ver. Her tatilde Amerika'ya gelip en az bir hafta kalacaksın. Senle her gün en az on dakika görüntülü konuşacağız. Ayın her on sekizinde olan sağlık kontrollerini aksatma. Yanında çıkarken sana verdiğimiz özel çakıyı yanında ayırma. Ne olursa olsun telefonun hep yanında olsun. Telefonunun şarjı yirmiden aşağı inmesin. Çok yorulursan en az yirmi dakika kendine müsade ver."

Anlamın cümleleri arka arkaya suralanırken işaret parmağımla dudaklarını örttüm. "Tamam abla, ben bebek değilim."

Ablam göz devirdi ve geri arkasına yaslanırken "Hele dediklerimden birini yapma," dedi tekditkâr bir sesle. "O zaman olacaklardan ben sorumlu değilim."

"Hele vıyşşş!" dedim şaşkınca. "Sen beni tehdit mi ediyorsun?" Kolumun iç kısmına diğer elimin ayasını sürttüm ve ablama şlak diye yüksek sesle bir nah çektim. "Tehdit etme o tehditi..."

Ablamla gülerek arkaya yaslandığında bende gülerek arkama yaslanıp önüme dönmüştüm.

Hayat ne acımasızdı değil mi? Sabah ailemi kaybetmiştim, yeni bir aileye sahip olmuştum, Yoongi'yi sevmiştim, ablamı Amerika'ya gönderecektim.

Youre My Tear |𝙎𝙊𝙋𝙀| ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin