Herkese merhaba. Bu bölümün girişi neden böyle diyebilirsiniz ama bu bölümü yazmak ve okumak benim için çok zor oldu. Öncelikle bundan bahsetmek isterim
Bölümü yazmak bana bir işkence gibiydi çünkü yazarken en çok duygularımı kullandığım yerdi. Çünkü cidden ben bu kadar yazarken zorlancağımı hiç düşünmemiştim. Gözlerim bölüm boyu doluydu ve bölümü yazarken yutkunamadım. Acayip zorlandım ve I'm Bad Boy ficini yazarken Hoseok'un vurulduğu sahneyi yazarken bu kadar kötü olmamıştım.
Umarım bölümü seversiniz çünkü bu bölümü yazmak çok zamanımı aldı. Derin bir nefes alın ve bu bölümde gözleriniz dolarsa bana küfür etmeyin eheehehe.
Bu bölüm; kaybetmek istemediğimiz ama kaybettiklerimize,
Acıdan tutuşan kalplerimize,
Özlediğimiz ama söylemediklerimize,
Başını göğsüne koyup güvenli hissetmek istediklerimize...
Bu bölüm gözyaşı akıtan ve "sen benim gözyaşımsın" dediğiniz herkese
İyi okumalar diliyorum :)~
Yoongi
Kan beynime sıçramamıştı, kanım donmuştu. Sesleri kulaklarıma boğuk geliyordu ama duymuyordum çünkü duyma yitimi kaybetmiştim.
Şu an sadece kulaklarımda onun sesi yankılanıyor, perde inan gözümde onun o masum çehresi canlanıyordu. İlk adımı söyleyişi, ilk bana bakışı, ilk beni öpüşü...
Kulaklarım uğuldarken hızla kendi çantamı ve Hoseok'un bıraktığı çantasını kaptığım gibi hızla ayağa kalktım. Duygusuz bir sesle "Hangi hastane?" dedim. Sesimin netliği ve sertliği karşısında sadece "Seoul ganggam özel hastanesi." dedi Chris istemeye istemeye.
Cevabımı aldığım an hızlı adımlarla sınıftan çıktım. Koridora çıktığımda tüm gözler benim üzerimdeydi ama umursamadım. Beynimdeki sesler kulağıma uğulduyor ve gözüm sadece önümü görüyordu. Görüş alanım kısıtlıydı ve korku tüm vücudumu kendine mesken etmişti.
Okuldan çıktığım gibi motoruma atladım ve kaskımı bile takmadan motoru döndürüp gazı kökledim. Dakikalar içinde anayola çıktığımda gaza yüklendim. Eğer son gazla ve sollayarak gidersem, sevgilime beş dakikadan daha kısa sürede yetişirdim.
Aklımda sadece Hoseok vardı. Utandığında zangır zangır titreyen bedeni canlandı gözümde. Trip atarken büzdüğü dudakları geldi aklıma. Adımı ilk o güzel ses tınısı ile işittiğim an doldu kulaklarıma.
İki günde her şeyim olabilmeyi nasıl becermişti, aklım almıyordu! Kalbimin hızlı atışını kulaklarımda duyuyordum.
Güzel anılar gözümün önünde ve sesler kulağımda yankılanırken "Amygdala'm..." diye fısıldadım. yola odaklanmaya çalışarak. "Neredesin..?"
Aklıma Hoseok ile iki günde geçirdiğimiz her olay doldu. Ve aslında ne kadar farklı olsakta bir o kadar benzediğimizi fark ettim. O maviydi, huzurlu denizdi. Ben griydim, bir dumandan ibaret. Biz Mavi ve Griydik.
Titrek bir nefes aldım. Tam nefes alamadım çünkü nefes borum buz tutmuştu, aldığım her nefes kanımı donduracak şekilde soğuk geliyordu bana. Gözlerim bulanıklaşırken gözyaşımın akmaması için dua ettim. Gözyaşları vedalar içindir ve ben kimseye veda etmek istemiyordum. Ben Hoseok'a veda etmek istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Youre My Tear |𝙎𝙊𝙋𝙀| ✓
Fanfiction"Tek hatırladığım şey senin dudakların..." Bilim adamların dediği şey nedir? Hafızasını kaybetmiş birine müzik dinletmek ve bir özel bir şey hissettirmek onun hafızasını yerine getirmek için en iyi şeydir. Hoseok'un hafıza kaybını iyileştirmek için...