Thank You Kiss

43 8 12
                                    

Yoongi

Bir anda bazen bir duvara toslarsınız ya, ne yapacağınızı bilemezsiniz. Cevapsız kalmak da istemezsiniz. Cevap kolaydır ama vermeye korkarsınız. Vereceğiniz cevap ya duvarı kırar tek bir tuğla bırakmaz, ya da o duvar sapasağlam karşınızda durur. Ben en olursa olsun yıkmak tarafındayımdır. Yıkmaz, dökmek ve savurmak benim işimdir. Ama şu an yapamıyorum. Şu an dudaklarımı dudaklarına bastıran tatlı çocuk yüzünden yakıp yıkamıyorum ama tepkisiz kalmak da istemiyorum.

Bilinmezlik içinde ben halen dikilirken Hoseok birden sıcacık ağzına üst dudağımı alırken aklım karıştı. Ne yapacağımı bilmiyordum ama Hoseok hareketlenirken ellerim otomatik olarak beline sarılmıştı. Bunu bir karşılık olarak anlamış gibi elleri saçlarımın arasına çıkarken ne yapacağımı bilemez halde kalakaldım. 

Ama Hoseok kalakalmıyordu. Neden kalakalmıyordu?

Dudakları hareketlenince ne yapacağımı bilemez halimden çıkıp alt dudağını kavradım yavaşça dudaklarımı harekete geçirdim. Dudaklarımız büyük bir uyum içinde yavaşça hareket etmesi feci etkileyiciydi. Elleri saçlarımdan beni kendine çekiyordu ve daha çok istermiş gibi dudağıma abanıyordu. Ama sakindim onun aksine. Ellerim bel kıvrımını okşuyor, dudaklarım aynı yavaşlıkta hareketlerine devam ediyordu. 

Dudaklarımızı ayıracağım zaman izin vermemişti. Alt dudağımı dişleri ile çekiştirip almıştı sıcacık ağzına. Dudaklarımın izin verdiğince sırıtmıştım ve Hoseok'u belinden tutup kendime kaldırmaya çalıştım. Benden kısa olduğu için kendime çekmeliydim. Ama yanılmıştım. Yaptığım şey istediğimin aksi bir şekilde olmuştu.

Hoseok'u kendime çekerken istemden onu kendime sürtmüştüm. Hoseok ile gözlerim aynı anda kocaman açıldı ve dudaklarımız hareket ettirmeyi bıraktı. Dudaklarımız yavaş yavaş çekilirken bir anda kalakaldık. Hareket etmeyi bıraktık. Dudaklarımızın içleri birbirine değerken kalakaldık. Belki bunu yapmak için yeri değildi ama şu an onu burada... Hayır, hayır... 

Hoseok nefes nefese tekrar bana sürtündüğünde boşluğuma gelip başımı geri atıp kesik kesin nefes alırken dudaklarımın arasında kısık bir inleme çıktı. Beni deli ediyordu, beni delirtiyordu. 

Hoseok kısık sesle "Bugün yanımda olduğun için teşekkür ederim..." dedi, nefes nefese çıkan sesi ayrı bir etkileyiciydi. Birbirimizi tek beden yapmak ister gibi Hoseok'u kendime yapıştırdım ve "Rica ederim bebeğim..." dedim nefes nefese, sırıttı bir anda. Gülerek "Kimse yok, oyunumuza devam mı?" dediğinde kaşlarım çatıldı. O halen oyun mu sanıyordu?

Hoseok'a ilgim çok büyüktü. İlgim ve aşkım ciddi anlamda çoktu. Onu ciddi anlamda çok seviyordum. Oyunla başladığımız bu işte elenmiştim. Aşık olmuştum. Evet, tam anlamı buydu, aşık olmuştum. Ama o, bunu halen bir oyun sanıyordu. Delirecektim! Oyundayız sanıyordu!

Dudaklarımızı tamamen ayırdım ve ellerimi belinden çektim. O ince belinden ellerimi ayırmak beni ne kadar sıksa da gene de ayırdım ellerimi. İfadesiz bir yüze bürünürken "Gidelim." dedim aynı katılıktaki sesimle. Madem oyundaydık, onun yanında oyunda(?) olmayacaktım.

İkinci adımımda kolumdan tutup beni döndürdü ve inanılmaz bir güç sarf ederek beni kendine döndürdü. Ne yapacağını anlamamıştım ama bir anda ellerini enseme sarıp dudaklarını tekrar dudağımda hissetmemle ikiledim. Kalakaldığımı fırsat bilip parmak ucuna yükselip alt dudağımı dudakları arasına almayı becermişti ama boyu nedensiz bir anda daha mı kısalmıştı ne.

Arka tarafa gözlerim kaydığında bir çıkıntı olduğunu gördüm, bir tümsek. Ben tümseğin aşağısında dururken Hoseok tümseğin üstünde duruyordu. Bu yüzden boyu biraz daha uzun durmuştu. Ama şimdi ne bir tümsek vardı ne de başka şey. Benden kısa olduğu acayip belli oluyordu. Bu hoşuma gitmişti ama kırgınlığımdan dolayı tepkisiz kaldım.

Youre My Tear |𝙎𝙊𝙋𝙀| ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin