See You My Dear Family...

61 9 92
                                    

Hoseok

Kalbimiz sadece aşık olduğumuzda değil, sevdiklerimiz için de atardı. Arkadaşlarınız için, aileniz için... Bazen ise kalbiniz sevdikleriniz için dururdu. Benim kalbim bugün Yoongi ile atarken ailem ile durmuştu.

"Hoseok, uyan güzelim."

Yoongi'nin ilahi sesi ile yaş akmadan durmayan gözlerimi araladım. Yoongi beni arabada bile kucağında taşıyordu. itiraz edecek gücü bulamıyordum. Göz kapaklarımı zor açmıştım. Eve gitmiştik ama polisler arama yaptıklarından izin vermemişlerdi girmeye. Yoongi polisleri ikna etmek için dil dökse de polisler ikna olmamış, içeri girememiştik. Bu yüzden hepimiz kiliseye gitmiştik. Annem ve babamı günahlardan arındırmıştık. Ardından dualar edilmiş, ilahiler söylenmiş ve papazlar tarafından gömmek için mezarlığa gelmiştik.

Aslında mezarlıkları sevmişimdir. Sakin, sessiz ve huzur doluydu. Bazen şarkı yazmak için mezarlığa gelirdim. Kafa dinlemelik yerdi. Rahattı. İnsanlar korkardı mezarlıklardan. Ölülerden korkarlardı. Ama asıl zarar diriden gelirdi, ölüden değil. İnsanlar bunu düşünemezdi.

Aslında bende düşünmezdim yaşarken hayatı. Dünü bilmeden, yarını düşünmeden yaşardım. O bunu demiş, eriki arkamdan konuşmuş siklemezdim. Sikleyip de ne yapacaktım? Sinir mi olacaktım? Korkacak mıydım? Ha ha ha. Biz buna agalarla çok güldük.

Yavaş yavaş yerimde doğruldum ve oturur pozisyona gelip bakışlarımı Yoongi'ye çevirdim. Nasıl bakıyordum bilmiyorum ama belli ki boş bakıyordum çünkü yüzünü asıp yanaklarıma masum öpücükler bıraktı. Gözlerim yeniden dolarken birden cebinden bir kağıt çıkardı. Kaşlarımı şaşkınlıkla çatıp kağıda sabitledim. Neyin nesiydi?

Yoongi dudağının sağ kenarını burukça büküp masumca konuştu. "Polisler verdi. Vasiyetmiş, Jiwoo ile bakarsınız, hm?" Başımı hızla aşağı yukarı salladım ve bugün bilmem kaçıncı kez sarıldım ona sımsıkı. Seviyordum. İnkâr edemezdim. Ama duygularımın çeşidini bilmiyordum.

Yoongi'den geri çekilirken burnumu içime çektim ve titreyen sesimle "Artık inelim." dedim, Yoongi lafımı duyar duymaz ayağa kalktı ve düğmeye basıp kapıyı açtı. Hızla kapıdan indim ve arkamdan inen Yoongi'yi izledim. Beni bir dakika yalnız bırakmamıştı, bende onu bir dakika yalnız bırakmak istemiyorum artık.

Yavaş yavaş yeşil çimlerin üzerinde üzerine toprak atılan yere geldim. Etrafında bizimkilerde vardı. Papazlar mezara toprak atıyorlardı. Mezar taşını okumam ile gözlerim doldu. Annem ve babamın mezar taşıydı. İsimleri yazıyordu ve bu ağlamam için en iyi nedendi. 

Papazlar ilahiler söylüyor, her mısrada bir toprak atıyorlardı. Yavaşçana ablamın yanına geçtim. Ağlıyordu. Elinden başka ne gelirdi ki? Hızla sarıldım. Benden kısa olduğu için kolumun altına aldım ve kendime çektim. Ellerini boynuma sardı ve başını göğsüme yaslayıp ağlamaya devam etti. O kadar ağlamıştım ki onla ilgilenememiştim. 

Bir elimle sırtını okşarken bir yandan da bir elimle saçını okşuyordum. Ablam ise hıçkırarak ağlıyordu. Başka ne yapabilirdi ki? 

Seungmin Chris'in omzunda ağlıyordu. Seungmin annemi çok severdi. Babaları Felix ve Hyunjin annemi çok severlerdi de. Hepsinin ailesi annemle babamı çok severdi. Annem ve babamda çok severdi Chris ve Seungmin'i. Inyoup'u hiç gözü tutmamıştı babamın. Haklıydı. Şerefsizin önden gideni. 

Hatırlıyorum... Bizimkileri evime çağırmıştım. Annem hemen Inyoupu'u gösterip "Kuzum, anne sözü dinle, bu çocuk iyi değil gibi." demişti. Babamda aynısını demişti. Keşke dinleseydim onları. Haklılardı.

Ablamı yavaş yavaş arabaya götürdüm ve arka koltuktaki ilk sıradaki koltuğa yerleştik. Ağlamaktan gözleri şişmişti ve yüzü beyazlamıştı. Ellerimi yanağına koyup akan göz yaşlarını silerken "Ablacım, ağlama artık. Onlar bizi cennetten izliyorlar ve senin böyle ağladığını görürlerse inan bana çok kızarlar." dedim titrememesine özen gösterdiğim sesimle. Ama ablam karşımda bu şekilde ağlarken ben kendimi zor sıkıyordum. Boğazım düğümleniyordu.

Youre My Tear |𝙎𝙊𝙋𝙀| ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin