Hoseok
Ders bitiş zili çalmıştı ve öğle arasına girdiğimizi belli eden diğer zilde çalınca tam ayaklanmak harekete geçecekken Inyoup uyluğumu tutup sandalyeye beni geri oturturken etrafa baktım. Seungmin ve Chris zaten lavabo bahanesiyle gitmişlerdi. Ablam da anında açlık çekerek gitmişti. Sınıfta diğer vatandaşlarda gitmişti ve görüş açımda maalesef Inyoup vardı.
Eli uyluğumu sertçe okşarken "Baby?" dedi İngilizce konuşarak. Kaşlarımı çattım. Ondan anında nefret etmeye başlamıştım. Artık ona plotonik değildim. Ondan nefret ediyordum. Onu seviyordum. Buraya ilk geldiği an yaptığı ondan midem bulanmaya başlamıştı. Neden böyle olmuştu bilmiyorum ama cümleleri midemi bulandırmıştı.
Ona bakmayıp önümdeki defteri karalamaya başlamıştım. İfadesiz ve sade bir şekilde "Hm?" demiştim. Yan yan bakışlarla ona baktığımda bakışlarının yoğunlaştığını gördüm.
"What happened baby? Why are you walking away from me?" Ne oldu bebeğim? Neden benden uzaklaşıyorsun?
Dediği şey ile kaşlarımı çatıp ona döndüm. "Bir şey olduğu yok ve senden uzaklaşmıyorum." Ona inat Korece konuşmuştum. Ona inat değil miydi? Hem belki birileri beni bu orospudan kurtarırdı.
Ama Inyoup arsızca sırıtmış ve gülümseyerek ellerinin hareketlerini sertleştirmişti. "Baby you have no escape. You're mine or mine." Bebeğim kaçışın yok. Ya benimsin ya benimsin.
Elini çekmeye çalışsam da benden güçlüydü. Gene de gücümü göstermekten ödün vermeyip dişlerimin arasından "Ben senin değilim ve hiç bir zaman da olmadım." dedim dişlerimin arasından. Sadece gülmüştü. "What will you say when you're moaning under me? Moan with my name please, I'll be more aroused." Altımda inlerken ne diyeceksin? Adımla inle lütfen, daha çok tahrik olayım.
Bir şey diyecekken gitarcı çocuğun "Hoseok, gel hadi, grup için seni diğer arkadaşlarımla tanıştırayım." dediğinde hızla sandalyenin üzerine çıkıp, sıradan çıktığımda derin bir nefes aldım ve gitarcı çocuğun yanında boş olan sıraya oturdum.
Sınıftan Inyoup'un çıkması ile başımı masaya dayayıp ağlamaya başladım. Ben ona nasıl aşık olmuştum? O tam bir fahişeydi!
Omzumu saran bir çift kemikli el ile titredim. Onunda elleri olabilirdi. Ama başımı kaldırdığımda gitarcı çocuk bana sarılması ile hıçkırarak ağlamaya başladım. Bana huzurlu hissettirmişti. Çok güzel hissettirmişti. kendimi o yere ait hissetmiştim.
Bir süre sonra geri çekildiğimde adını bilediğim yanımızdaki yakışıklı çocuk kaşları çatık şekilde "O orospu sana ne yaptı?" dedi sert sesle. Gitarcı çocuk sert sesle "Namjoon, bu konuyu onla ben konuşurum." dediğinde irkildim.
Derin bir nefes verdim ve "Uyluğumu sıktı ve-" dedim, ardından kalakaldım. Bu daha bugün tanıştığım çocuklara anlatmak doğru mudur bilemiyordum. Inyoup'a uzun süredir aşıktım ama bugün yaptığı iğrençliklerle ona aşkımın nefrete dönüşmesi bir oldu.
Gitarcı çocuk işaret parmağını dudaklarımı örttü ve "Gördüm ve duydum. Bende Angeles'da yaşadım, İngilizcem ana dilim gibidir." dedi mayıştırıcı sesle. Sesi çok güzeldi. Sabaha kadar konuşsa dinlerim!
Derin bir nefes verdim ve "Bu konuyu kapatalım ve tanışalım, hm?" dediğimde gitarcı çocuk başını salladı ve yakışıklı çocuğu gösterip "Kim Namjoon." dedi. Başımı ona çevirdim ve utanarak "Senin adın neydi?" dedim. Gitarcı çocuk utanmama gülerken "Adım Min Yoongi, Hoseok-shi." dedi. Bakışlarımı kucağımda olan ellerime indirdim.
Hoseok-shi...
Adımı aegyo ile onun dudaklarında dökülmesi bir melodi gibi gelmişti. Neden kulağıma bu kadar hoş gelmişti ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Youre My Tear |𝙎𝙊𝙋𝙀| ✓
Fanfic"Tek hatırladığım şey senin dudakların..." Bilim adamların dediği şey nedir? Hafızasını kaybetmiş birine müzik dinletmek ve bir özel bir şey hissettirmek onun hafızasını yerine getirmek için en iyi şeydir. Hoseok'un hafıza kaybını iyileştirmek için...