0.7

756 149 7
                                    

Korkan insanlari severdim. Benden kaçarlardı dolayısıyla sağ kalırlardı. Ölen aptallar her zaman cesurlardı.

Müdür Bey cesur bir adam değildi. Eminim ki kaçması gerektiği anları biliyordu. Bunu merdivenlere atılırken ki canını koruma çabasında görmüştüm. Ama ne yazık ki belirli kendi doğruları vardı ve onlar içerisinde yürümeye kararlıydı.

Gözlerimi ilk açtığımda aklıma gelen şey tabii ki de bir insanı öldürüp öldürmediğim olmuştu. Bu daha çok benim için kişisel bir meseleydi. Çünkü canavarın biri benim hayatımı elimden almıştı. Ben de aynısını başkasına yapamazdım.

Seri bir şekilde olduğum yerde doğruldum. Yatağımdaydım. Ama alışık olduğum serin ve sessiz toprağımda değil. Etrafıma bakıp en kötüsünü düşünerek bir süre müdürün cesedini aradım. Kan yoktu ya da kuruyup posa haline gelmiş bir insan bedeni.

Hala sussusdum ama canavar yatışmıştı. Bu da kısa süreli bir doygunluk aldığımı gösteriyordu. Muhtemelen acil durum iğnesi. Yani Felix yetişmişti ve içimde insan kanı olmadığına da emindim.

İnsan kanı kesin tabiriyle vampirler için bir uyuşturucu gibiydi. Sizi iyi hissetirirdi olduğunuzdan bin kat daha güçlü olurdunuz. Mutlu ve enerji dolu ama aynı zamanda bağımlı.

Kan sizi git gide içten yemeye başlardı. Almadığınız her saniye bedeniniz dayanılmaz acılarla sarsılır ve asla doymuş hissetmezdiniz.

Etrafta kan için koşturup duran tüm benliğinizi kaybetmiş bir yaratık olurdunuz.

"Felix!" Bağırışım evin içinde yankılandı. İçeride atan herhangi bir kalp yoktu. Ama çok geçmeden üst kattaki adım sesleri seri bir şekilde aşağı indi. Bağımızdan ona uzanmayı denedim ama hala bunun için güçsüzdüm.

"Hyung!" Dehşetle açık kapıdan içeri daldı. Üzerinde basit bir eşofman takımı vardı. Hep şık giyinen biri olarak bu bana evden hemen çıkıp buraya geldiğini gösteriyordu.

"Müdür?" diye basitçe sordum. Bacaklarımı yataktan aşağı sarkıtıp ona döndüm. "İyi. Vaktinde saklanmayı başarmış." O anda fark ettiğim şey dev çiziklerle dolu neredeyse yamulmuş demirden oda kapımdı. Sanarım daha dayanıklı bir madde bulmak zorundaydım.

Ayağa kalktım ama kendime şaşıracağım bir şekilde sendeledim. "Hyung..." Felix'in beni tutan elini yavaşça iterek komidine yaslandım. "Beslenme dönemini erkene çekmelisin." dedi beklediğim konuşmayı yaparak.

"Çok yaklaştım Felix. Henüz değil." Aslında ona acil durum iğnesini yaptığı için bile kızgındım. Sonu ölümümle sonuçlansa bile yanında olarak verdiğim kararlara uymak zorunda olan tek kişiydi.

Kendime çektirdiğim bu acılı diyet sürem tabii ki de keyfi değildi. Benim haricimde tüm klan üyelerimiz ve yuvalar günde iki kere olacak şekilde düzenli bir ortalama ile tok tutulurdu.

Ama sınırları zorlamaya mecburdum. Uzun süredir tıpkı Lord Harvey'in güncelerinde bahsettiği gibi bir iyileştirme ya da azaltma olanağı bulmaya çalışıyorum.

Önceden bir haftayla başlamıştım şu an ise bir ay kadar aç kalabiliyordum ve çoğu insan yemeğini kusmadan tüketiyordum. Daha da iyisini yapabilirdim.

"Durum raporu ver." Müdür Bey beni bir yere şikayet edemezdi. Zaten bunu yapmayacak kadar zeki olduğunu düşünüyordum. Varlığım yarardan çok kargaşaya sebebiyet verirdi.

Ama benimle bir daha görüşmeyi reddedebilirdi. Akıl sağlığını kaybedebilirdi. Davadan çekilebilirdi ki bu en kötü ihtimaldi çünkü olaya en hakim emniyet müdürüydü. Yokluğu büyük bir zaman kaybı yaşatırdı.

"Şey hyung... aslında..." Ben hızla yukarıya çıkarken Felix arkamdan geliyordu. Konuşamaması beni çok şaşırttı bu yüzden aniden durup ona döndüm ve sorgularcasına kaş çattım.

"Felix. Sorun ne?" Etrafa bakındı ve mırıldanmaya devam etti. "Felix!" Bağırışım ile selam durup gözlerimin içine baktı. "Evet hyung!"

"Durum raporu." Bu sefer beklemeden yanıtladı. "Üzgünüm hyung bilmiyorum." Bugün şaşkınlıklarımın bir sonu yoktu çünkü bu kelimeyi daha önce ondan hiç duymamıştım.

"Bilmiyor musun?" Bu sefer hazır ol duruşunu bozdu. "Ben gelip sana iğneyi yaptığımda ani kan basıncı ile baygınlık geçirdin. Sanırım ses kesilince o da dışarı çıkmaya karar verdi ve bizi biraz kötü bir durumda bulmuş olabilir."

"Felix ya açık konuşursun ya da defolup gidersin..."

"Üzgünüm hyung! Kendisi tam olarak uyuşturucu krizine girdiğini düşündü. İğne ile beni görünce..."

Sinirle elimi alnıma vurdum bi de başıma bu çıkmıştı. "Neyse ne. En azından herkes yaşıyor."

"Bu arada ona yazmanı istedi hyung ve aramalarını açman gerektiğini iletti." Bu ilk karıştığım insan davası değildi. Tabii ki de vampirler huzurla hayvan kanlarını içip tabutlarında yatmıyorlardı.

Reddedenler oluyordu klandan çıkıp başka yerlere göç edenler ya da olay çıkaranlar. İnsanlara bulaşma durumları sıklıkla olmuştu. İsyan edip bir grup köyü içip tüketen bir yuvayla 80 li yıllarda uğraşmıştım. Sizi temin ederimki üstesinden gelmesi kolay bir durum değildi.

"Ararım." Unutmazsam diye kendi kendime konuştum. Günümün çoğu zamanı kütüphanede araştırma yaparak geçiyordu. Dikkat dağınıklığını sevmezdim. Yani kütüphanede telefon çekmezdi. Işık ses hiçbir şeye yer yoktu.

Kendimi biraz zorlamam gerekiyordu ama imkansız bir şey değildi. "Bugün bir görüşme var mı?" Boğazım kupkuruydu sussuzluğa bir faydası olmasa da su içmek istedim.

"Kuzey bölgesinin klanı görüşme talep etti..." Suyu içerken elimi kaldırıp onu durdurdum. "Ertele. Komaya yatacağım." Büyük bir tedirginlikle gözleri yerinden çıktı.

"Müdürle sen görüş. Hasta falan de ne bileyim." Kısaca bahsetmek gerekirse koma uykusu vampirlerin yattığı uzun süreli yarı ölü durumuydu.

"Ama..." İleri atılıp kolumu tutmaya çalıştı ama başaramadı. "Emre uy Felix."

Cevabını beklemeden odaya geri yürüdüm. Bu kadar yaklaşmışken azaltma projemi bir kenara atamadım.

Çabuk bir şekilde kıyafetlerimi çıkardım ve yatağı kaldırıp toprağın içine girdim. Felix tam tepemde dikildi ve ben kendimi gömerken endişeyle baktı. "Hyung..."

"Bir hafta sonra tabutu aç." Elimden gelen en iyi şey şimdilik uyanma dolayısıyla beslenme süremi dört günlüğüne geriye çekmekti.

Başını salladı ve sonrasında konuşmadı. Yüzümü kapattı ve kapağı örttü. Kalan son gücümle kendimi komaya sokmadan önce Felix'e bağlandım.

Karşı çıkmadan beni kabul etti ve gözlerini açtı. Uyanana kadar yaptığı her şeyi ondan izleyecektim.

Yatağı bir kenara attı ve tabutu tam olarak açığa çıkardı. Ardından çekmecede ki tüm çivileri özenle çaktı. Son olaraksa Lordun haç kolyesini asabilmek için iki çivi çakarak sabitledi.

Vücudumu saran derin hissizlik ve hiçbir şey olmak her zaman için mükemmeldi. Bir daha uyanamayabilirdim ve bu kurtuluş ihtimali bile hoştu.

Tıpkı bir rüyada gibi Felix'in peşinde sürüklendim ve film izlercesine hayatının içine daldım.










MRB HERKESEEE

Böyle ufak bir ara sahnemiz olsun dedim Minho'yu amacını ve planlarını daha iyi anlamanız için

Diğer bölüm biraz da Jisung açısından yazacağım size

Ya bi de minsung bu aralar aşırı iyi moment veriyor kalp krizi geçireceğim ÇILDIRIYORUMMM

Hadi öpüldünüz ballarım

BB HERKESEE

-Lllandess

Modern Çağ Vampiri ✔️ (Minsung)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin