"Bugün kimler mesaiye kalıyor." Ceketimi giyerken masaların olduğu ana ofise girdim. "Sadece biz varız Efendim." Henüz geçen hafta buraya tayin olan kız ayağa kalkıp konuştu.
Etrafa baktım sadece üç kişilerdi. Yaşadığımız tüm karmaşanın ve uykusuz haftaların sonunda kısmen dinç bir haldeydiler. Eski rutine dönmek iyi hissettiriyordu.
"Bir şey olursa beni ya da Changbin'i arayın." Tetikte olmak işimin bir parçasıydı. Her ne kadar geceleri tek uğraştığımız şey kavga eden sarhoşlar olsa da ufak konular müdahale edilmediğinde kötü yöne doğru büyüyebilirdi.
"Jisung-ssi önemli bir yere mi gidiyorsun?" Neredeyse buraya girdiğim andan beri çalışan memurlardan biri olan Sarah konuştu. Sandalyesinde geriye yaslanıp benimle uğraşma haline geçti.
"Abartma. Her zamanki halim." Yazın iyiden hissettirmeye başlayan nemli havası yüzünden ince beyaz bir gömlek giyinmiş altımaysa bol paça bir pantolon geçirmiştim.
"Saçlarını yapmışsın" dedi ve alayla gülümsedi. "Parfümde sıkmışsın. Sen parfüm sıkmazsın." Bilgisayara bakmaya devam ederken John da konuşmaya girdi. "Taktığı gözlüğü görmüyor musun?"
Yeni gelen kız bu samimi konuşmamızı şaşkınlıkla dinliyordu. Sanırım dışarıdan daha sert görünüyordum. Belki de yenilerin suyunu çıkarmamla nam saldığım için bu durum ona göre garipti.
"Sizinle uğraşacak vaktim yok." Arkamı dönüp giderken Sarah bağırdı. "Eşini bekletme tatlım!" Birlikte gülüştüler kendime engel olamayıp bende güldüm ve merdivenlere ilerledim.
Asansörü kullanarak garaja inmek üzereydim. Genelde merkezin bana verdiği sivil aracı kullanıyordum ama gelen mesajla giriş katın düğmesini bastım.
"Demek dışarıdasın." Metal plakaya yaslanıp mesajına cevap verdim. Aynada kendimle göz göze gelince üstümü düzelttim. Gözlükleri ofistekilerin tavsiyesi üzerine takmıştım ve yakıştığını düşünüyordum.
"İyi akşamlar Efendim." Girişteki sekreterimiz ayağa kalkıp hafifçe eğilerek selam verdi. "İyi akşamlar Harri. Kendini çok yorma."
Girişe yaklaştığım gibi büyük cam pencerelerin ardından sokağın karşısında beklediğini gördüm. Yaz geldikçe ve güneşte özgürce dolaşmaya başladığından beri giderek daha açık giyiniyordu.
Ona oldukça bol gelen yırtık pırtık kolsuz bir tişört giyinmişti. Altındaysa siyah bir kot vardı. Motoruna yaslanmış bir halde telefonuyla uğraşıyordu. Genelde farkında değildi ama gelip geçen her bakış gecenin ışığında parıl parıl duran bedenindeydi.
"Sanırım bir yan etki." Seungmin onun teninin ay ışığında parlamaya başladığını gördüğünde bunu söylemişti. Aylardır bir deney gibi birlikte bu konu üzerinde kafa yoruyorlardı ama buldukları şeyler hala sınırlı ve güvenilmezdi. Ama kendini eskisinden daha iyi hissediyordu.
Canlı ve hayat doluydu. Bateri kursuna yazılmıştı ve hafta sonları yuvalarda şarkı söylüyordu. Altın Kan olayını ufak bir kesim haricinde kimse bilmiyordu. Kimsenin de ona bunu bilerek sahte bir şekilde yaklaşmasını istemiyordu.
Kapıya bile yaklaşmadan geldiğimi hissederek başını kaldırdı. Telefonu kapatıp yaslandığı yerden uzaklaştı. Beni gördüğünde yüzüne yerleştirdiği bu gülümseme nefesimi kesiyordu.
Kendime engel olamayıp aptal gibi sırıtarak ona doğru yürüdüm. Arabaları bekleyip karşıya geçtiğimde sabırsızca bana geldi. "Mükemmel görünüyorsun." Elini belime koydu ve beni kendine çekti. "Kendini görmediğin için bu kadar rahat konuşuyorsun."
![](https://img.wattpad.com/cover/334660391-288-k550205.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Modern Çağ Vampiri ✔️ (Minsung)
FanfictionYıllardır nefret ettiği dünyada nefret ettiği insan ırkıyla yaşayan Minho yeni çağa ayak uydurmak konusunda büyük bir sorun yaşıyordu. Asırlar yıkılan krallıklar ve tükenen nesiller arasında kafasını karıştıran 21. yüzyılı huzurlu bir yalnızlıkla gö...