2.6

619 121 60
                                    

Erken kalkmaya alışkın bir insandım. Özellikle de her sabah kondisyonunuz bozulmasın diye spora gitmek zorundaysanız. Aslında kendime ne kadar itiraf edemesem de Minho'nun bahsettiği ruh özü olayından sonra bir şeyler değişmişti.

Mesela iki üç hafta uğraşmak yerine zorlanmadan ağırlık arttırabiliyordum. Nefes nefese kalmadan daha uzun süre koşuyor kabus görmüyor dolayısıyla daha iyi uyuyup dinç kalkıyordum. Eh ta ki bu güne kadar.

Telefonumun beş buçuğa kurulu ikinci alarmı çaldığında gözlerimi zorlukla açabildim. Sanki bedenim erimiş ve çarşafa yapışmış gibiydi.

Yine gece terörü yaşadığımı düşündüm ama sonra çoktan bir tanesini anlattığımı fark ettim. Ne gördüğümü bile hatırlamıyordum ama bedenim yavaş yavaş kendine geliyordu.

Önce kalp atışım yavaşladı sonra kollarımı hareket ettirebildim. Her yerim sanki organlarım bile ağrıyordu.

Bu his bana pek de yabancı değildi. Genelde uzun süreli uykusuzluklar yaşayınca ölü gibi kalkmaya alışkındım. Ama dün gerçekten de erken uyumuş ve ağır bir şeyler yememiştim.

Koluma aniden giren acıyla sanki yeni açılmış bir yara gibi hissettiren kısma elimi bastırdım. Bu çok tuhaftı çünkü acıyı hissediyordum. Bir kesik muhtemelen derin çizikler açabilecek bir bıçakla.

Ama yara yoktu ya da ağrının bir sebebi. Sanki başkasına ait bir acıyı yaşıyordum.

Ayağa kalkıp mutfağa gittiğimde kendimi bitmiş bir bardak suyla telefona bakarken buldum. Baş parmağım numaranın üzerinde gidip geliyordu.

Neden bilmiyordum ama büyük bir telaşla tüm hislerim onu aramam gerektiğini bağırıyordu. Ama yapamadım. Mantıklı yanım ağır bastı ve acıyı unutmaya çalışıp kendime bir kahve koydum.

Kahvenin suyu ısınırken yüzümü yıkamak için banyoya gittim. Hazırlanıp günlük rutinimi hallederken farkında olmadan elimi sürekli kalbimin üzerine bastırıyordum. Büyük ihtimalle kötü bir panik atak yaşıyordum. Üstesinden gelemeyeceğim bir şey değildi. Kafamı oyalayıp düşünmekten uzaklaştım ve mutfağa geri döndüm.

Masanın üzerindeki telefonum çaldığında garip bir umutla onun olmasını istedim. Ama ismi gördüğümde görevimi hatırlayıp kendime geldim.

"Changbin? Her şey yolunda mı?" Telefonu açarken genelde kötü bir şeyler umardım özellikle arama merkezden geliyorsa.

"Müdürüm günaydın. Seungmin ile konuştum. İstediğiniz görüşme için Chan..." verdiği adresi sonrasında gps girmek için bir peçetenin arkasına yazdım.

"Tamam. İhbarlar nasıl? Yanılmıyorsam bu gece nöbetin vardı. Durum hakkında rapor ver." Sıkıntılı bir nefes alıp bıraktı o sırada aceleyle kahvemi içiyordum.

"İyiye gittiğini söyleyemem Efendim. Dün elimize bir ceset geçti. Olay yeri ekibi pek bir şey bulamadı bende Seungmin'i çağırmanın iyi olacağını düşündüm..."

Sözleri beni güldürdü. Sanki her iki kelimesinden biri o gibiydi. "Ne buldunuz?"

"Pek bir şey değil. Ben... ben bunu nasıl açıklamam gerektiğini bilmiyorum ama beden buharlaştı."

Hayatıma hoş geldin diye geçirdim içimden. Asla anlayamadığın gözüme bile güvenemediğin şeyler. Eskiden delilik ya da toplu histeri diyebilirdim ama artık bu olayı ne diye çağırmam gerektiğini bilmiyordum.

"Şanslıyız ki Seungmin beden kaybolmadan bakabildi. Belirsiz bir kontrol bağlantısı buldu ama artık güçlerine pek güvenmiyor. Şu an için zayıf hissettiğini söyledi..."

Modern Çağ Vampiri ✔️ (Minsung)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin