0.1

2.7K 252 267
                                    

Annem dünyaya ilk gözlerimi açtığımda babamın beni neredeyse iblisin çocuğu diye yakacağını anlatırdı. Tabii 1420'li yıllarda uzuvları olmadan doğan engelli bebeklerin öldürülmesi çokta anormal bir şey değildi.

Bunun aksine benim belirli bir bedensel rahatsızlığım yoktu. Hatta o dönemler çoğu çocuğun hayatını ellerinden alan kızamık bile benim için kolayca atlatılan bir hastalık olmuştu.

Sorun ten rengim ve birkaç tutam beyazlıkla gelen kömür karası saçlarımdı. Sürekli kızarık yanaklarıyla gezen annesinin oğlu tombul sağlıklı bir çocuktum. Sadece saçımda ve sol kaşımdaki kar beyazı kısımlar babamın dediğine göre şeytanla yatan orospu annemin kalıntılarıydı.

Babam dindar bir katolikti ve kilisenin ağzından çıkan her şey onun için Mesih İsa'nın temennileriydi. Bu yüzden annem beni onun elinden alsa bile dayak yemeye engel olamamıştı.

Kısacası bizi evden attı uzunca bir süre çeşitli rahibelerin din okullarında kaldık. Annem temizlik yaparken beni canlarından çok seven ama çocuk sahibi olamayan kız kardeşlerin oğlu olmuştum.

İşler ben büyüyüp ergenlik çağına gelince tepetaklak olmuştu. Artık kız kardeşler için günahkar bir erkektim. Hiçbirine o gözle bakmamış olsam bile okula girmeyi bırak bahçesinden bile geçmem namahremdi.

Biz de tekrar sokaklara düştük. Annem biriktirdiği parasıyla tek oda bok çukuru gibi bir ev kiralamıştı. Sahibi doymak bilmeyen şişman bir konttu. Böylece tebasının arasına katılıp tarlalarda çalışmaya başlamıştım.

O zaman on üç yaşındaydım ve tamı tamına on farklı işte çalışıyordum. Annem kontun kızlarının peşinden koşturup narin parmakların yapamayacağı pis işlerle uğraşıyordu. Ben de gazete dağıtıyor kiliseye yiyecek kasası taşıyor kontun davetlerinde şiş karınlara içkiler dağıtıyordum.

Çoğu zaman dolandırıldım geri kalan zamanlarda da soyuldum ama yine de en azından her akşam içecek bir patates çorbamız ve kont tarafından korunan bir evimiz vardı.

Kont bize iyi davranmazdı ama kötü olduğu da söylenemezdi. Klasik bir tüccardı. Çok para kazanırdı ve her işi için ayrı adamları topraklarında benim gibi çalışan tonla kişi vardı.

Aylık paramı vermek için beni her odasına çağrışında sarı mum ışığının altında bana uzun uzun bakar sıkıntıdan patlamama sebep olurdu. Suratını buruşturup her seferinde "Biraz adama benzesen seni birileriyle evlendirirdim." derdi. Ona göre bekar erkek tehlikeli erkekti özellikle de iki kızı varken.

Bende nazikçe başımı eğer sinirden avuç içlerimi kanatırken "Siz nasıl isterseniz Lordum." derdim. Bir melez olarak annemin güzel gözleri ve yüz hatlarını almak benim için asla utanılacak bir şey olmamıştı.

Sonra orta çağın en karanlık anları başladı. Birbirlerini cadı ve büyücü diye suçlayan tonlarca insan kilise tarafından denetlenmeye gerekirse toplu halde yakılmaya hapishanelerde ölüme terk edilmeye başladı.

Yüzünde kocaman bir kırmızılık ile doğan küçük bir kız vardı. Benimle birlikte tarlalarda patates toplardı. Kilise onu alıp dini mahkemede yargılamaya götürdüğünde altı yaşındaydı. Kendi annesi onu şikayet etmişti.

Söylediğine göre her akşam saat tam birde yatağında oturup kendi kendine sohbet ediyordu. Tabii onun söylediğine göre cadılarla konuşuyordu. Kızını çoktan ayinlere çağırmışlardı.

Küçük kız bir daha geri gelmedi annesi de bu onurlu davranışı sayesinde beş altın Duka kazanmıştı.

Başta işler benim için normaldi. Zeki annem beyaz saçlarımı ve kaşımı her sabah özenle kömürle karaya boyardı. Beni hep korudu ama kendini koruyamadı.

Modern Çağ Vampiri ✔️ (Minsung)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin