2.2

715 136 73
                                    

"Efendim? Çıkıyor musunuz?" Odamın kapısı bugün kırkıncı kere tekrardan çalındı. "Bir vaka daha elimize ulaştı. Buraya sekiz kilometre ötedeki bir mahalleden geliyor." Gelmesi için elimle yanıma çağırdım.

Dosyayı masaya bırakıp sessizce çıktı. "Bugün bu kaçıncı oluyor?" Artan olaylara karşı destek olarak gönderdikleri ekibin başkanı yorgunlukla kendini koltukta geriye atıp sordu. "Otuz sekiz. Senin önündekileri de sayarsak kırk dokuz" dedim. Sıkıntıyla ofladı. "Kahve almam lazım."

Elindeki kağıtları masaya bırakıp odadan çıktı. O gittiğinde bende kendimi sandalyeme bıraktım. Sürekli eğik durmaktan tüm sırtım ve boynum kaskatı kesilmişti.

Ya dünyanın sonu geliyordu ya da ben delirmeye başlamıştım. Çünkü bugün tam olarak dokuzu şüpheli kırk delirme vakası iddiası ile karşılaşmıştım. İhbarların çoğu kafayı çekip zombiye dönüşmüş gibi etrafa saldıran kişilerden bahsediyordu.

Altı avcıda dört kişilik dev bir kurt sürüsü gördüğüne yemin ediyordu. Yani ya herkesin içtiği suya uyuşturucu karışmıştı ya da dünyanın sonu yakındı.

Uğraştığım dava henüz bitmemişken üstüne sadece ilgilenecek daha çok olay geliyordu. Üstelik aptal Vampirde yine ortadan kaybolmuştu. "Yapmam gereken bir iş var. Birkaç güne geri dönerim" sesli mesajında söylediği tek şey buydu.

Karakoldaki herkes meşguldü. Bakanlar beni arayıp duruyordu. Changbin ortalıklarda yoktu. Vampirde tam vaktinde defolup gitmişti. Ayrıca sokaklara taşmış bir olayı artık halktan da saklayamazdınız.

Sıkıntıyla saçlarımı çekiştirdim evde olup sıcak bir duşun ardından uyumak için her şeyimi verebilirdim. Belki orada olup sana yine yemek pişirirdi... Bir an için düşündüğüm şey beni sarstı. Kendime gelmek için yüzüme hafifçe vurdum ve kapadığım bir dosyayı yeniden açıp okumaya başladım.

Olay Batı kanadında olmuştu. Durumu bildiren kişi ellilerinde bir kadındı. Söylediğine göre köpeğini gezdirmek için saat sabah yedi gibi parkta yürüyüşe çıkmıştı.

Köpeği delirmiş gibi havlayıp elinden kurtulmuş o da park boyunca peşine koşmuştu. 'Kızı bulduğumda yanıyordu buna eminim!' Sarı kalemle altını çizdiğim kısma baktım.

Anlattığı şekilde tepenin başında duran genç kız. Kollarına iki yana açmış özellikle üstüne bastırıp durduğu şekliyle Mesih İsa heykeli gibi duran biriydi. Kız olduğu yerde canlı canlı yanmaya başlamıştı. O da çığlıklar içinde polisi aramıştı.

Üstüne gidip onu yere düşürüp hırkasıyla söndürmeye de çalışmıştı. Ama dediği gibi kız sanki benzin dökülmüş gibi giderek körüklenmişti.

Dikkat çekici nokta buradaydı çünkü elimizde bir genç kız yoktu. Yanan bir ceset yoktu. Polis olay yerine vardığında bildirdiği tek şey kararmış bir alan ve bolca gri küldü.

Kızın yanması ise olaylar arasında en sıradan olanıydı. Tek bir kişinin gördüğü bu olay kolayca bireysel bir deliliğe vurulabilirdi. Ama bir oda dolusu insanın restoranın ortasında garsonun üstüne atlayıp boynunu paramparça eden bir adama şahit olması açıklanamazdı.

Üstelik adamın ağzından köpüklerce kan dökerek ölmesi ve yavaşça tuzla buz olup kaybolması asla açıklanamazdı.

"Bu kadar. Daha fazla bekleyemem." Tuşa basıp bilgisayarımı kapattım ve sandalyeye asılı ceketimi kaptım. Böyle deli saçması bir işi çözmem benden beklenemezdi. "Nereye gidiyorsun?"

Ofislerin olduğu ana alana çıktığımda köşede kahve dolduran ekip başkanıyla karşılaştım. "Dosyalardan bir bok çıkmıyor. Yardımcı olabileceğini düşündüğüm birine gidiyorum!" Ondan uzaklaşırken duyması için cümlemi bağırarak bitirdim.

Modern Çağ Vampiri ✔️ (Minsung)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin