10. Hiraeth

151 7 0
                                    

"Hiraeth: Artık kaybettiğimiz ve asla geri dönemeyeceğimiz birine özlem duymak."

Maroon- Taylor Swift

Ölsem Yeridir- Yüzyüzeyken Konuşuruz


Sömestre tatili, arkadaşlar ile zaman geçirmek için güzel zamanlardan biri. Tatilin ilk haftasının ortasında İstanbul'a gitme durumum olduğu için gidene kadar arkadaşlarım ve Özgür'e ayırabildiğim kadar zaman ayırmaya çalışıyordum. Şimdide Şeyma ve Altuğ ile alışveriş merkezinde geziyorduk. Neredeyse bir buçuk saat gezdikten sonra bir kafeye oturduk. Şeyma kolundaki bir sürü alışveriş poşetini koltuğa bıraktı. 

"Ölüyorum, çok yoruldum!"

Diyerek söylenmeye başladı. Altın sarısı saçlarını yüzünden çekip bileğindeki lastikle topladı. Ardından paltosunu çıkarıp başını geriye attı. Altuğ kendi elindekileri bırakıp ona baktı. "Bütün avmdeki mağazaları gezip hepsinden bir şey alırsan böyle olur." dedi söylenerek. "Terbiyesiz!" dedi Şeyma ona kaşlarını çatarak. "Yalan mı? Şurada bir asgari ücret yatıyor!" dedi Altuğ poşetleri gösterirken. "Yalnız onların yarısı benim?" dedim telefonumdan başımı kaldırıp onlara bakarak. Altuğ elini alnına vurdu, "Neyse, ne içeceksiniz?" dedi en sonunda konuyu kapatarak. İkimizde ne istediğimizi söylediğimizde kasaya gitti. 

"Şşşt!" dedi Şeyma masanın altından bacağıma vururken. Başımı telefondan kaldırdım. "Efendim?" dediğimde elini çenesine yasladı. Saçları at kuyruğundan bukleler halinde omuzlarına dökülüyordu. Gözlüğü burnundan biraz kaymıştı. "Seninkiyle mi yazışıyorsun?" diye sordu. İç çekerek başımı iki yana salladım. "O bugün babasıyla büroda, yazmıyorum o yüzden." dedim. Kaşlarını kaldırıp indirdi, yüzümü inceledi. 

"Kıyamam ben sana! Sen sevgilini mi özledin?" dedi uzanıp omzuma vurarak. O sesli bir şekilde gülerken bende gülmeye başladım. "Aman, Altuğ'un yanında söyleme şöyle şeyler. Sonra bana on gün sitem ediyor." dedim. Şeyma, parmaklarını dudaklarının üzerinde fermuar çeker gibi yaptı. 

"Ne gülüşüyorsunuz?"

Dedi arkamdan Altuğ'un sesi bir anda. "Hiç," dedim ağzımın kenarıyla. Altuğ  elindeki tepsiden kahvemi önüme bıraktı, ardından bana tuhaf bir bakış attı. Şeyma'nın kahvesini de önüne bıraktı ve yanıma oturdu. "Seninki niye gelmedi?" diye sordu bana yandan bir bakış atarak. "Babasıyla büroda o." dedim kahvemi yudumlayarak. "Ah, peki." dedi başını sallayarak. Göz devirdim ona bakarak. 

Kahvelerimizi içerken telefonum çalmaya başladığında telefona doğru atıldım. Özgür arıyordu. Yüzümden anında bir gülümseme oluştu. Sandalyemi hızla iterken, "Aha, bak şuna!" dedi Altuğ saçlarımı bozarak. "Kapa çeneni." diye yüzümdeki sırıtmayı silmeden masadan kalktım. Bir yandan saçlarımı düzeltirken bir yandan aceleyle yürümeye çalışıyordum.

"Selam söyle!"

Diye bağırdılar arkamdan ikisi beraber. Gülerek elimi salladım, kapıya gittim ve telefonu açıp kulağıma yasladım. "Özgür?" diye ismini söylediğimde sesim bana bile çok tatlı gelmiştim. Dün onu görmemiştim, aslında bugün buluşma planımız vardı. Fakat babası aniden onu büroya götürünce bu plan suya düşmüştü. 

Özgür, telefonun diğer tarafından kıkırdadı. "Ne güzel söyledin sen öyle." dedi. "Bir daha söylesene?" dediğinde güldüm ve tekrar, "Özgür?" dedim aynı ses tonuyla. "Gece'm?" dedi o da ismimi uzatarak. Dudağımı dişledim, bana diyene bak. İsmim dudaklarından o kadar güzel çıkmıştı ki. "Neredesin güzelim?" diye sordu. Telefondan hafif bir rüzgar sesi geliyordu. Büyük ihtimalle bürodan çıkmıştı.

Gece'nin Sakladıkları (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin