15. Çürük Elma

124 3 0
                                    


Lovely- Billie Eilish, Khalid


Bazen her şey canınıza tak ediyor değil mi? Her şey üst üste geliyor. İnsanın sınırlarını zorluyor. Yeter, diyorsunuz içinizden ama bunu dışarı vuramıyorsunuz. İnsanı en çok zorlayan da bu. Oturuyorsunuz, birine, herhangi birine derdinizi anlatıyorsunuz. Sizi dinliyor ama verdiği cevaplar sizi asla tatmin etmiyor. Çünkü o kişinin sizi anlamadığını düşünüyorsunuz. Kısmen doğru, insanlar yaşamadıkları şeyleri anlayamazlar. Empati kuramazlar, sizin yaşadıklarınızı küçümserler. Ama herkes için acının en büyüğü kendi acısıdır. Herkesi küçümseyebilirsiniz, ama kendi yaşadıklarınız dünyanın en acı şeyidir sizin için.

Bende o yeter seviyesinin kıyısındayım. Her an her şeyi, herkesi bırakıp çekip gidebilirim. Bırakamayacağım iki kişi var, aynı zamanda beni burada tutan iki kişi. Özgür ve abim. Başkası değil. Sadece ikisi. Şimdi diyeceksiniz ki, Annen ve babanı sevmiyor musun? Tabii ki seviyorum, insan annesini babasını nasıl sevmez? Ama eğer abiniz veya ablanız varsa beni daha iyi anlarsınız. Onlara olan sevginiz bir tık daha ağır basar. Belki ben abimle zor zamanlar geçirdiğim içindir, bilemiyorum. Ama onu daha çok seviyorum. 

Özgür'e gelecek olursak; sanırım aşkta, en az aile bağları kadar güçlü. Onu da çok seviyorum. Onu bırakırsam ikimizin de düşeceği hali biliyorum. Onu seviyorum, üzmek istemiyorum, bırakmak istemiyorum. Abimden sonra en çok düşündüğüm insan. Ondan sonraki en büyük konfor alanım onun yanı. Eskiden abim yoksa koşacağım pek biri olmuyordu. Artık var, abim yoksa ona koşuyorum. En sevdiğim şey ise ona koştuğumda yadırgamıyor beni. Açıyor kollarını iki yana, sıkıca sarıyor beni. Bir daha bırakmak istemiyormuş gibi. 

Sanırım bu yüzden hala buradayım. Bunları düşünürken deniz kenarında oturuyorum. Yalnızım,  ama sadece annemin haberi var. Çünkü Özgür bilse yanıma gelir, abimde bilse konuşmak isteyebilir. Ama ben şuan kendim ile baş başa kalmak istiyorum. Biraz rüzgar var, yüzümü üşütüyor. Lakin kalkıp gitmek istemiyorum. Uzun zaman sonra ilk defa baş başa kalıyorum kendimle. Uzun uzun düşünmek istiyorum. 

Güneş gözlüklerimin ardından batan güneşi izliyor gözlerim. Bana kendimi hatırlatıyor. Batmak üzere, birazdan batacak ve yerine ay gelecek geceye hüküm etmek için. Sonra güneş yine parlayacak ama zaman lazım. Bende her an batabilirim, lakin sorun şu güneş gibi tekrar çıkmak için gereken enerji nasıl toplayacağımı bilmiyorum. Belki odama kapatırım kendimi, abimde kapımı kırar. Babam yapmıştı. Üç kere seslenip tepki vermeyince kapımı kırmıştı. Abim iki kere söyler üçüncüyü beklemez. 

Ellerimi deri ceketimin üzerinden kollarıma sürttüm. Sol bileğim hala çok ağrıyor. Maçta sakatlayıp hissedememiş olma ihtimalinden emindim. Bir doktor randevusu alsam iyi olacaktı. Ciddi bir şey varsa geç olmadan öğrensem iyi olurdu. 

Cebimdeki telefonum titredi. Elimi cebime attım, ekrana baktım. Özgür arıyor... "Üzgünüm bebeğim," diye mırıldandım kendi kendime. Ve aramayı meşgule attım. "Şuan kimse ile konuşabilecek durumda değilim." İç geçirdim. Kollarımı bacaklarıma dolayarak birbirinin üzerine yerleştirdim. Çenemi dizlerime yaslayıp denizin dalgaları izledim. 

"Gece," diye seslendi arkamdan Ekrem abi. Evet, gelmişlerdi. Yerleşmelerine yardım etmiştik. Ve babam Ekrem abinin kızını iyi bir okula kayıt ettirmişti. Buraya gelirken kendi arabam olmadığı için ondan rica etmiştim. O da beni getirmişti. Başımı omzumun üzerinden ona çevirdim. Kapşonumun altından ona baktım. "Hadi kızım, gidelim bak hasta olacaksın. Çok esiyor." dedi yanıma dizlerini kırıp çömelerek. Telefonumun ekranından saatte baktım. 19.30. 

Gece'nin Sakladıkları (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin