8. Sen Ağlama

126 8 0
                                    


Prens&Prenses- Simge

Sen Ağlama- Sezen Aksu ( Bölüm sonu için önemli bir parça)


Kaç dakikadır hareketsiz duruyorum? Bir? İki? Veya beş? Kendim bile çetelesini tutamadım. Tek bildiğim Özgür'ün son söylediğini cümleyi duyduğumdan beri hareket edemediğim. Bir tek ben değil, Özgür de saniyelerdir hareket etmiyordu. Elleri hala beni sıkıca tutuyordu, sanki kayıp gidecekmişim gibi. Bırakmıyordu, ama bende onu bırakmıyordum. Ona tutunuyordum. 

Şoku atlattığımda Özgür'ün kollarından ayrıldım. Kolları yanına düştüğünde, "Dikkat et." dediğini duydum. Etrafıma bakındım, yakınımızda caddedeki silah sesinden korkup kenara çekilen insanlardan başka kimse yoktu. Arabadan ateş etmişlerdi. Özgür, arabayı yolun kenarından fark ettiği için koşmuştu yanıma. Belki de o beni yere çekmeseydi, önüme siper olmasaydı kurşunlar bedenime gelebilirdi. 

Başımı iki yana sallayarak düşünceleri kafamdan atmaya çalıştım. Bacağına baktım. Caddenin ışığı ile kotunun sol tarafındaki kanlı bölgeyi buldum. Titreyen elimi yarasının üzerine koyduğumda kısık sesle inledi. "Özür dilerim." dedim kısık sesimle. 

Bize bakan insanlara çevirdim başımı, "Ambulans çağırın!" diye seslendim. O zaman birkaç kişi kendine geldi, bazıları telefonuna davrandı. Birkaç kişi ise yanımıza geldi. İnsanlar gelmeden telefonuma uzandım, arama kapanmıştı. Telefonu cebime attım. Elim kanla ıslanmıştı, yarayı net göremiyordum. Ama konumunu bulmuştum. Kanamayı azaltmak için elimle baskı yapıyordum. 

Özgür'e baktım, "Ambulans çağırıyorlar." dedim. Başını salladı, elimi biraz daha bastırdım yarasına. Dudaklarından bir inleme çıkınca gözüm doldu. "Özür dilerim, özür dilerim." dediğimde boştaki elime parmaklarının değdiğini hissettim. Ben onun için elimi açtığımda parmakları avucuma kaydı, elini kavradım. 

O sırada yanımıza bir adam geldi. Babamdan on, on beş yaş büyüktü. Elindeki karanlıkta seçemediğim bir kumaş parçasını bana uzattı. "Bastır kızım yaraya." dedi adam bana bakarak. Titreyen elimi Özgür'ün yarasının üzerinden kaldırıp kumaş parçasını aldım. Tekrar yaraya bastırdım. Özgür, "Gece," diyerek inledi. Gözümden damlalar düştüğünde ona baktım. "Buradayım, özür dilerim canını acıtmak istemiyorum." dedim. Elimle yüzünü okşadım. 

"Ambulansı aradık geliyorlar." dedi yanımızdaki adam. Başımı salladım, "Sen dayanırsın be delikanlı." dedi adam Özgür'e bakarak. Özgür'ün yüzünde silik bir tebessüm oluştu. Yüzündeki elimle saçlarını alnından çektim. Ben onun yüzüne bakarken yanıma bir kadın çöktü. "Kızım sana da ambulans çağıralım mı? Kolun kanıyor." dedi kadın. Annem yaşlarında bir kadındı, belki birkaç yaş daha gençti. Koluma baktım, ama karanlıkta hiçbir şey belli olmuyordu. "İyiyim, sıyırmıştır." dedim umursamazca. Özgür bana baktı, elimi sıktı. "İyiyim, düşünme beni." dedim elini sıkarak. 

Şanslıydı, çünkü hastane bulunduğumuz caddeye çok yakındı. Ambulans, beş veya altı dakika sonra gelmişti. Özgür'ü sedyeyle ambulansın arkasına bindirdiklerinde bende arkasından gittim. Elimi bırakmıyordu, bu yüzden tek elimle cebimden telefonumu çıkardım. Biri ile konuşabilecek durumda değildim. Bu yüzden abimin mesaj sayfasına girdim. Silahlı saldırıya uğradığımızı, Özgür'ün vurulduğunu ve hangi hastaneye gittiğimizi mesajla söyledim. 

Paramedik adam, Özgür'ün bacağına pansuman yaparken kadın, koluma bakmak için montumu çıkarttırdı. Kazağımın üzerinden yarayı incelemeye başladı. "Çok kanıyor. Hastaneye gidince acilde bir hekimde size baksın." dedi. Yaranın acısını yeni yeni hissediyordum. Adrenalin yüzünden hissetmemiştim, ama şuan gerçekten acıyordu. 

Gece'nin Sakladıkları (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin