Belki acı vücudumu eline alıyor, belki de aslında ben öyle hissediyordum.Ama tek bildiğim birşey vardı ki, karanlık ile beyaz ışığın arasındaki o çizgide olduğumdu.Vücudum uyuşuyor,sırtımı artık hissedemiyordum.Gözlerim yavaşça kapanıyordu, akan kanın sıcaklığını hissedebiliyordum.Ayaklarım bedenimi taşıyamamış,en son gördüğüm şey karanlık,duyduğum ses ise Chang'in titreyen sesi olmuştu.
Bilinci kapanmış,kucağıma düşmüştü bebeğim..Ellerime onun kanı bulaşmış.Benim kıyamadığım tek can yaralanmıştı.Kendimi toparlayıp onu sıkıca kucağıma aldığımda hızlıca yukarıya çıkamış,sweatshirt'ünü çıkarıp bir kenara fırlatmıştım.Ne yapılması gerektiğini biliyordum, ama aletler kısıtlıydı.Sâdece şuan pansuman yapabilirdim...Kurşun derindeydi,sâdece yaşamasını ve ona çok zarar vermediğini umarak hızlıca pansuman yaptım.Telefonumu çıkardım ve hızlıca Chan'ı aradım.Telefon çekmiyordu, içimden lanetler yağdırdım.Belki de onuncu denememde sonunda Chan'ı aramayı başarmıştım;
"Chan, senin bizi getirdiğin yerin ben mk!"
"Ne oldu? Sesin niye böyl-"
"Jeongin vuruldu.Sakın soru sorma sâdece güvendiğin bir doktoru al gel.Onu kaybedemem Bang!"
(...)
Ellerim titriyordu ama bunu onun için yapmak zorundaydım.Katil olmak fikri hiç hoşuma gitmiyordu.Ben öyle biri olmak istemiyordum...Ama Hyunjin'i kaybetme riskini göze alamazdım.O sahip olduğum tek kişiydi.Lee Minho...Eğer ona zarar verecek olursa ki; Hayatım üstüne yemin ederim onu yaşatmayacağım.Ona, o depoyu zindan yapacağıma ant içerim...
İzlendiğimi hissediyorum..biri beni, bu şeyi yaparken izliyor.Nefes alış verişini duyuyordum...Ensemdeki sıcaklığı hissettiğim anda kafamı arkaya çevirdim..Şeytan gülüşlü,Lee arkamdaydı..Önüme döndüm,silahı tam cama doğrulttum,tam hislerime yenik düşüp vazgeçtiğim an ellerimde bir el hissettim.Parmağımın aldığı baskı, tetiği çekmiş olmama neden olmuştu..Gözümün önünde devrilmişti çocuk..Fark ettim ki vurduğum kişi Changbin değil,en iyi arkadaşlarımdan olan Jeongin'di...Bilekliği bileğimde, kanı elimdeydi..Ben Lee Felix,sanırım katil oldum..(...)
"O iyi mi..?"
"Gayet iyi,iç kanaması vardı ama durdu.Yine de dikkatli olun"
Doktor gittikten sonra odaya çıktı iki çocuk, öylece Jeongin'e bakıyorlardı...Chan nasıl böyle birşey olduğunu bilmiyordu.Burayı kimse bilmiyordu.Chang ile konuşmak istedi ama o hem üzgün hem sinirliydi,bunun farkındaydı.Chang öylece uyuyan küçüğünün saçını okşarken, Chan'a döndü ve fısıltıyla konuştu;
"Bu konuyu daha sonra seninle konuşucam, duydun mu beni?"
Kafasını sallamıştı Chan. Daha sonra ikiliyi sessiz odada yanlız bırakmış ve aşağı kata inmişti...
(...)
"NE DEMEK ISKALADIM,NE DİYORSUN SEN FELİX!"
"A-açıklayabil-"
"SEO DEĞİL DE YANG'I Mİ VURDUN?!
AFERİN SANA FELİX"Lee tam ona zarar vereceği anda Seungmin aşağı inmiş ve nefes nefese konuşmaya başlamıştı;
"Çok büyük bir sorun var"
"AH NE VAR SEUNG!"
"Hwang depoda değilmiş"
Bu duyduğu ile Felix kafasını kaldırmış,ister istemez tebessüm etmişti.Minho ise lanetler yağdırmış ve Lix'e dönmüştü;
"Bu iş bitmedi! Depoya götür bunu Seung, benim işlerim var.Hwang daha sonra"
"Neymiş bu acele ettiğin iş?"
"Jisung'u kurtarmam lazım"
"Aşık olmuşsun, hem de çok pis Lee"
"Kapa çeneni Kim, sadece şu veledi götür,gözüm görmesin!"
(...)
Sonunda kilidi kırmış içeri girmiştim.Acele ile içeri girdim, eşyaları bir kenara fırlatıp, gözlerimle etrafı taradım.Jisung'dan iz yoktu.Neredeyse bütün evi aramış umudu kesmişken,siyah kapıdan boğuk bir ağlama sesi geldiğini duydum.Hızlıca oraya gittim ve kapıya sertçe vurdum.Açılmamıştı.Tekrar vurdum,kapıyı olabildiğince zorladım ama başaramadım.Jisung'un ağlama sesi olduğunu tahmin ettiğim ses canımı yakıyordu.Bi yandan kapının kilidini bozarken diğer yandan sakinleşmesi için konuşmaya başladım;
"Bebeğim ben geldim ağlama sakın ağlama, sakin ol güzelim.Çıkarıcam seni"
Sonunda kapıyı açmış ve içeri girmiştim.Sağıma bakınca yerde yatan Jisung'u gördüm.Bileği oldukça hâlâ kırmızıydı.Hızlıca yanına gittim ve yanına eğilip kafasını göğsüme yasladım.Saçlarına öpücükler bıraktım,bana sıkıca sarılmış ağlıyordu.Nefes almakta zorlandığını fark ettiğim an onu kucağıma almış bodrumdan çıkarmıştım.Eşyaları zor olsa da alıp, onunla beraber arabaya inmiş,onu arka koltuğa yatırıp yanına oturmuş kafasını dizlerime koymuştum.Şöförüme eve sürmesi gerektiğini söyleyip, yol boyunca Jisung'um ile ilgilenmiştim...
(...)
Jeongin hâlâ uyuyordu ki Chang hâlâ onun başındaydı.Uyumamak için kendini zor tutuyordu ama uyumaması gerekiyordu.Fakat uyku son anda tatlı gelmiş, uyuya kalmıştı.
Jeong ise o uyuduktan bir dakika geçmeden uyanmış, kafasını sağa çevirince onu görmüştü.Çok hoş hissediyordu kendini, sanki herşey aynıymış gibi.
Chang'in üstünü örtmek için doğrulmaya çalıştığında ise doğrulamamış,sessiz bir şekilde acıyla inlemişti.Bunu duymuş olan Chang ise hemen uyanmış onu yerine geri yatırmıştı."İyi misin..?"
"Seni gördüm iyi oldum.."
Ne dediğinin farkına varınca yutkunmuştu sarı saçlı çocuk.Siyah saçlı olan ise ona gülümsemiş fakat birden gülümsemeyi kesmiş, onun iyi olduğundan emin olduğu an yanından kalkmış ve kapıya yönelmiş tam çıkacakken Jeongin'in sesini duymuştu.
"Chang..Bırakma beni..Korkuyorum.."
"Sonsuza kadar yanında olacağım prensesim.."
Benden bu kadar eğer hatalarım varsa lütfen affedin yeni bölümde görüşmek üzere<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Mafia In Your Mind 🔪 | Jeongbin
RandomHerşey o lanetli gece olan büyük hatadan sonra başlamıştı. İki genç aynı yatakta uyanmış, masum olanın ise hayatı kararmıştı. Daha fazla neler olacaktı?