"Ne işine yarayacak bu bilgi Chang?""Neye yaramaz ki"
"Nasıl yani? Onu Jeongin ile tehtit mi edeceksin? Ona zarar vermeyi aklından geçirmiyorsun değil m-"
"Bang saçmalama! Jeongin benim yaşama tutunma amacım!"
Duydukları ile odadan çıkmış onlara bakmaya başlamıştı ay yüzlü çocuk.
İkili onu fark edince Chan mutfağa,Chang ise onun yanına gitmişti.Bir süre yüzünü inceledikten sonra ağladığını fark etmişti.Eliyle yanağını okşamış,anında ıslaklığı hissetmişti.Artık ağladığından emindi.Jeongin onun fark ettiğini fark etmiş hızlıca geri adım atmıştı.Elinin tersiyle yüzünü silmiş ve Chang'in yüzüne bakmıştı."Ağladın mı?"
"Hayır.."
Seo ona yaklaşmış ve yüzüne dikkatlice bakmaya devam etmişti.
"Yalan söylüyorsun.Ağladın"
Yang bu sözlerden sonra onu hafifçe ittirmiş fakat Seo onun kolundan tutup kendine çekmişti.Kaçmaması için duvara yaslayıp, duvar ile arasına almıştı.
"Canımı yaktın Yang.."
"Özür dilerim...o kadar canın yandı m-"
Konuşmasına izin vermeden dudaklarına yapışmıştı siyah saçlı çocuk,sarı saçlı olanın.
İlk başta karşılık vermese de ne onu ittire bilmiş ne de hareket edebilmişti.
Beyni ile değil duyguları ile hareket etmek istiyordu.Direnmekten yorulmuş,dudakları dudaklarına hasret kalmıştı.Kokusunu, dokunuşlarını kısaca herşeyini o kadar çok özlemişti ki.Evet belki de bir katile aşıktı, evet onun elleri ölüm kokuyordu...Ama zehir olan elleri ona ilaç oluyordu.Ama artık ne istediğinden emindi, Jeongin, Changbin'i istiyordu.
Dudakları dudaklarına sonunda karşılık vermiş,özlemi az da olsa gidermişlerdi.Nefes alamadıkları anda birbirinden ayrılmıştı ikili."Şu son bir gün..Sadece seni istiyorum Yang"
"Bir gün değil bin gün senin olacağım Seo"
(...)
"Minho.."
"Konuşma dedim Han, şuan konuşma. Bütün sinirimi senden çıkarmak benim bu dünyada en son isteyeceğim şey."
Mesajı tekrar tekrar okumuştu Lee.Her okuduğunda daha fazla sinirlenmiş ama sinirini içine gömmeye çalışmıştı.Seungmin'den bu kadarını da beklemiyordu.Seung sâdece bazı bilgileri Seo'ya ilettiğini belirtmiş ve herşeyin asıl şimdi başladığını söylemişti mesajda.
O bilgilerin ne olduğunu bilmemesi Lee'yi herşeyden daha fazla tedirgin ediyordu.
Lee bunları düşünürken omuzlarında bazı dokunuşlar hissetmiş ve kafasını yan tarafa çevirip Han'a bakmıştı.
Jisung ellerini onun beline dolayıp, boynundan öpmüştü.
Minho eskisinden de rahatlamış hissetmişti Han'ın bu hareketinden sonra."Sakin ol, eminim bulacağız"
"Olamıyorum Jisung.."
"Babanın intikamını alacaksın"
"Bilmiyorum..yordu"
"Aaa AMA NERDE BENİM PES ETMEYEN HIRSLI TAVŞANIM"
"burd-TAVŞAN NE LAN BAS GİT SİNCAP"
"EMREDERSİNİZ KOCAC-"
"NE DİYON LAN İÇTİN Mİ"
"SENİ GÖRÜNCE SARHOŞ OLUYORUM ANLASANA"
"JİSUNG GİT UYU UYKUSUZLUK KAFANA VURDU SENİN"
"Yioğğ"
"Beraber uyuru-"
Bu lafı duyar duymaz hemen odasına gitmişti bile Jisung.
(...)
Felix ise hâlâ Hyunjin'den haber alamamıştı.Onun için çok endişe ediyordu.Onu bir bulsa doya doya sarılacaktı ona.Sevgilisi nerede olabilirdi?
Hâlâ onu düşünürken aniden telefonuna Hyunjin'den bir arama gelmişti, bunu gören Lix hızlıca telefonu açmıştı;"Hyunjin! Nerdesin!?"
"Sakin ol, iyiyim"
"Nerdesin dedim,sana"
"Kayboldum..."
"nE"
"Yemin ederim kayboldum"
"Tamam,orada bekle ve bana
konum at.Seni gelip alacağım.""Tamam ama çabuk ol götüm dondu"
(...)
Konum ile beraber yola çıkmıştı Lix.Fakat konum onu ormana getirmişti.Hyun nasıl buraya girmişti ki?Hızlıca ormana girip, etrafına bakınmaya başladı Lee.Fakat kimseyi görememiş ne de ses duyabilmişti.
Onu bulabilmek için korkuyla ormanın iyice derinlerine girip Hyunjin'i aramaya başlamıştı Lee.
Ağaçların arasında dümdüz yürürken çalılardan çıtırtı sesleri duymuş, o yöne bakmıştı Felix.Gördüğü şey ile eli ayağına dolanmış yapabildiği kadar hızlı koşmaya başlamıştı. Hâlâ onu takip ettiğini bildiği kurt sürüsü arkasından geliyor, o ise kurtulmaya çalışıyordu.Orman aynı bir kara delik gibi onu içine çekiyor,hapis gibi içine hapsediyordu.En son geldiği nokta ise uçurumun ucu oldu Lee'nin.Aşağıya baktı,arkasını kontrol etti ve havaya baktı.Başka şansı yoktu ya ölecekti ya da ölecekti.Hırlama seslerini duyduğunda kaçmak için çok geç olduğunu anlamıştı Felix.Titriyor, hareket edemiyordu.Kurtlar yavaşça üstüne gelirken o da geri gidiyor, bir yandan da birinin -Hyunjin'in- onu bulması için dualar ediyordu.Bir adım daha onun canına mâl olurdu.Durdu, düşündü ve bilekliğini çıkarıp olabildiğince uzağa fırlattı Lee.Gözlerini kapatıp, kendini uçurumdan aşağıya bıraktı...Her türlü ölecekti.Ya düşecek ya da yem olacaktı..Felix yem olmayı değil, düşmeyi tercih etmişti.Felix atladığı anda kurtlar ormana geri dönmüş,Hyunjin ise Felix'i tam kendini boşluğa bırakırken durduramamıştı.Sevgilisi,sevdiği ölmüştü.Olduğu yerden çıkıp hızla bilekliği almış ve bileğine takmıştı.Daha sonra uçurumdan aşağıya bakıp Lee'nin bedenini bulmaya çalışmıştı..İşte oradaydı,cansız bedeni..Hareket yoktu, ses yoktu,tepki..yoktu.Hyun inanmak istemedi ama Lix ölmüştü.
Hızla -yavaş ama olabildiğince- uçurumun kenarından çıkıntılar yardımıyla aşağı inmişti.Bastığı toprakta sevgilisinin kanı vardı.Yere çöktü,kafasını bacaklarının üstüne koyup saçlarını okşadı Hwang,Lee'nin..
Yüzünün her yerini öptü,son kez doya doya çillerine baktı.Ağlamamaya çalışsa da başaramadı.Kafasını Lee'nin göğsüne yaslayıp orada hüngür hüngür ağlamaya başladı.
Göz göre göre ölmüştü Felix...Kendini çok suçlu hissediyordu Hyunjin...Benden bu kadar
Felix'ime yazık ya🤧
Neyse hatalarım varsa lütfen affedin yeni bölümde görüşmek üzere<33
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Mafia In Your Mind 🔪 | Jeongbin
RandomHerşey o lanetli gece olan büyük hatadan sonra başlamıştı. İki genç aynı yatakta uyanmış, masum olanın ise hayatı kararmıştı. Daha fazla neler olacaktı?