Changbin'den
O olamazdı, birde bu mu eksikti? Zaten hayatım çok karışıkken,beni nerden bulmuştu...
Daha fazla beklemeden yukarı çıkmak için hızlı adımlarla yürümeye başlamıştım, ama biliyordum ki o beni takip ediyordu;"Changbin! "
Durdum, ona bakıp bakmamak arasındaydım.Başka şansım yoktu, mecbur onunla konuşmalıydım;
"Ne istiyorsun? "
Yazardan
Daha fazla yaklaşmıştı o kadın Chang'e, ve ona bakıp konuşmaya devam etmişti;
"Annene merhaba demiycek misin? "
"Benim annem yok, sen yoksun benim için bunu sana kaç kere söylemem gerek? Bırak peşimi"
Chang daha fazla birşey demeden hızlıca odaya çıkmış ve kapıyı sertçe kapattığı an bir gürültü yükselmişti;
"Noluyo lan"
Jeongin'in inilti sesiydi bu ses.
"Jeong? Nerdesin LAN"
"YERDEYİM"
Chang, yatağın yan tarafına ilerlediğinde ay yüzlü çocuğu yerde görmüştü. Gülmemek için kendini zor tutsa da küçük olan gerçekten çok komik gözüküyordu;
"Çok acıyor mu? "
"SENCE"
"Acıyormuş"
Büyük olan küçüğü yavaşça kaldırıp geri yatağa yatırmış, yanına oturup konuşmaya başlamıştı;
"Özür dilerim, uyuduğunu bilmiyordum"
"Sorun değil ama sen iyi misin? "
Bir süre şokla bekledi siyah saçlı ve sonra cevap verdi;
"E-evet, iyiyim neyse sen uyu hadi yoruldun bugün.."
"Sen yorulmadın mı? Sende uyu.."
Yanlış mı duyup duymadığını düşünüyordu Changbin, odada tek yatak vardı ve onun dediği de beraber yatmak anlamına geliyordu;
"S-sen rahat uyu, ben balkona çıkıcam. İyi geceler küçük"
Son sözü olmuştu Chang'ın,daha sonra da balkona çıkmıştı.
Jeong ise zorla uyumuş ama içini huzursuzluk kaplamıştı...(...)
Chang'den
Gece yarısı olmuştu, hava soğuktu ama ben hala balkondaydım.Öylece yıldızları sayıyordum. Biliyordum evet bitmeyeceklerdi ama saymak hoşuma gidiyordu işte.
Bir süre sonra içerden sesler duymaya başladım. Jeongin'in sesiydi bunlar, ağlıyor muydu?
Ona bakmak için hızlı ve sessizce içeri girdiğimde uyurken bir şeyler sayıkladığını fakat ağladığını fark edip, yanına gittim.Göz yaşlarını silip yatağın yanına çöktüm ve kulağına şu sözcükleri fısıldadım;"Korkma, yanındayım bebeğim..."
Yazardan
Chang'in sesini duyunca ağlaması kesilmişti küçük olanın. Ardından uyku sersemiyle hareket edip siyah saçlı çocuğun dudağına yapışmıştı. Daha sonra tekrar kendini yatağa bırakmış, uyuya kalmıştı ay yüzlü çocuk...
Şoktaydı büyük olan,onun uyku sersemi olduğunu biliyordu ama yine de inanamıyordu..(...)
Jeongin'den
Sabah gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm şey yerde uyuya kalmış Chang olmuştu. Yataktan kalkmış, yanına eğilip yüzüne dokunduğumda fark ettim ki yanakları buz kesiyordu fakat bi o kadar da güzel uyuyordu ki onu uyandırmak istememiştim.Bu yüzden onu taşımak biraz zor da olsa kucağıma alıp yavaşça yatağa bırakmayı başarmış olacaktım ki neredeyse onun üstüne devriliyordum. Şimdi ise onunla aramda sadece santimler kalmıştı. Sıcak nefesini yüzümde hissedebiliyordum.Kollarım yorulmuştu kendimi taşımaktan fakat hareket edersem ya onun üstünde düşücektim ya da o güzel uykusundan uyanıcaktı...Sonunda kendimi onu izlerken bulmuştum.Dudakları...Burnu, gözleri...Yüzü..O kadar mükemmeldi ki bakmaya doyamamış onu izlemeye daha çok dalmıştım.Çok geçmeden saçımda bir el hissettim, anladım ki o uyanmıştı..Kendimi şimdi ne ileriye ne de geriye çekebiliyordum, olduğum yerde kalakalmıştım.
Chang ise gözlerini açmış gıcık bir şekilde gülümsüyordu;"Akşam beni öptün"
Her zaman ki gibi hata yapmıştım, yoksa gerçekten aşık mı olmuştum?
"Özür dilerim.."
Ağzımdan sadece bu kelimeler çıkmıştı.Konuşamıyordum eğer konuşursam kekeliyeceğimi biliyordum..
Yazardan
Chang onun dediği kelimeleri umursamadan yavaşça onun yüzüne yaklaşmış ve dudağının kenarından öpmüştü. Jeongin ise o kadar utanmıştı ki domatese dönmüştü;
"Domates Bey utandınız bakıyorum"
"B-ben? Y-yo"
Jeong bunu demesiyle beraber siyah saçlı çocuğun üstüne düşmüş, dudakları birleşmişti...
Ay yüzlü çocuk bu sefer isteyerek öpmüştü siyah saçlı çocuğu. Emindi onu çok tanımasa bile sırıl sıklam aşıktı ona..
Kapının çalmasıyla birbirinden ayrılmıştı ikili. Chang küçük tilkisini üstünden kaldırıp yan tarafa yatırmış daha sonra kalkıp kapıyı açmıştı;"Bay Seo, rahatsız ettiğim için özür dilerim ama..."
"Ama ne? Sadete gel?"
"An-"
"Geliyorum"
"Bahçede beklediklerini söylediler"
Chang hızlıca kapıyı kapatmış ve küçük tilkisinin yanına gidip yanağına bir öpücük kondurmuştu;
"Ne oldu? "
"Benim biraz işlerim var daha sonra buraya gelip seni alıcam, o zaman gideriz"
"Ne işi bu? "
"Jeongin herşeyi çok sorgulama tamam mı, anlaştık? "
Daha fazla birşey demeden odadan çıkmıştı siyah saçlı çocuk.
(...)
"Sana kaç kere söyliycem? İstemiyorum, zorunda da değilim"
Gülmüştü Seo'nun annesi, hatta kahkaha atmış konuşmaya başlamıştı;
"Bana bak, o ailenin kızı herşeyin anahtarı. Babanın sana bıraktığı bu koltuğun devamını getirmende en fazla yardımı olucak kişi o."
Sinirlenmişti siyah saçlı çocuk, istemiyordu. Bu hem kalbine hem tilkisine bir ihanetti;
"Umrumda değil, onsuz yapıcam. Benim şimdiye kadar ne sana,ne de size ihtiyacım oldu duydun mu beni! "
"Bu kadar direnmenin sebebi nedir?"
Affallamıştı şimdi de Chang. Ona Jeongin'e duyduğu sevgiden bahsetseydi eğer, ona zarar geleceğinden korkuyordu. Bu yüzden olduğu yerden kalkmış, kendinden emince konuşmaya devam etmişti;
"Hiçbir şey? Sadece istemiyorum. Öyle birşey olmayacak"
Aralarında geçen son konuşma olmuştu anne çocuk arasında geçen bu diyalog...
Hihihiih burda bitiriyorum evet neden bilmiyorum çatlayın diy-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Mafia In Your Mind 🔪 | Jeongbin
RandomHerşey o lanetli gece olan büyük hatadan sonra başlamıştı. İki genç aynı yatakta uyanmış, masum olanın ise hayatı kararmıştı. Daha fazla neler olacaktı?