18~Adeletsizlik

422 54 25
                                    

Neredeyse gece yarısı olmuştu ama Jeongin hâlâ Minho ile beraberdi.Korkmuyordu, korkmak için sebep aramıyordu.Tek sorun şuydu, intikam meselesi.
Ya abisi ya da sevgilisi sonunda zarar görecekti küçük Jeongin'in.
Buna son vermesi lazımdı.Güzelce bir plan kurmuştu bile.Sadece en uygun zamanı yakalaması gerekiyordu.

Changbin'i odaya taşımıştı abi,kardeş.Bu yüzden rahatlardı.Saatlerdir tek kelime etmemişlerdi.Sâdece birbirlerinin yüzlerine bakıyorlardı.
Sonunda Jeongin'in gözleri daha fazla dayanamamış, kapanmaya başlamışlardı.Tamamen kapandıklarında uyuya kalmıştı sarışın tilki.Minho, onun uyumasının ardından kardeşini kucağına almış ve kendi odasına götürüp yatağına yatırmıştı.Üstünü örtüp baş ucuna oturmuş, yüzünü incelemeye başlamıştı.Bir süre sonra kol saatine bakmış ve saatin bir olduğunu görünce odadan hızlıca çıkmıştı.Daha büyük bir sorunu vardı, sevgilisini polise kaptırmıştı.Göz göre göre onu kurtaramamıştı.Sâdece bakmakla yetinmişti ne kadar istemesede..

Evden sessiz ve hızlıca çıkmıştı Lee.Sevgilisini soğuk duvarların arasından çıkaracaktı.Yani çıkarmayı umuyordu sâdece.Planı bile yoktu, öylece ziyaretçi gibi girecek ve onu çıkaracaktı.Tek sorun ise...Onun da polis tarafından aranıyor olmasıydı.
Ama bu bir engel değildi.Arabasından avukat cübbesini aldı ve yüzüne de makyaj yaptı.
Karakolun önüne geldiğinde yakalanmamayı diledi sâdece.Ardından içeri girdi ve yetkili birine Han Jisung'un avukatı olduğunu, onu görmesi gerektiğini söyledi.Görevli olan kişi bi' o kadar salaktı ki hiç sorgulamadan onu tek başına hücerelere yolladı.İçeri girdiğinde hızlıca kapıyı kapattı Lee.O soğuk hücerelerde ne garipti ki kimse yoktu, sevgilisi dışında. Hızlıca onun hücresine gitti ve ona sessizce seslendi;

"Pışt, Han! Alo Hann! "

Uyanıp gözlerini aralamıştı Jisung.İlk başta gözü Minho'yu tanımasa da daha sonra kafası basmıştı.Tedirgin olduğu o kadar belliydi ki, titriyordu neredeyse.
Lee hücereye daha fazla yaklaştı ve elindeki -görevli görmeden aldığı- anahtar ile hücrenin kapısını açtı.İçeri girip Jisung'a sarılmak için yakkaştı ama o geri çekildi.

"H-ha? Han neyin var..? "

Konuşmuyordu Jisung,Konuşamıyordu.Sâdece öylece bakıyordu.Elleri titriyordu, hızlı bir şekilde nefes alıyordu ve konuşabilecek hâlde değildi.
Minho anlayışla karşıladı ve onu sakinleştirmek için yavaşça yanına gitti.Ellerini tutup öptü,arından kafasını kendi göğsüne bastırıp, saçını okşadı.

"Han seninle ilgileneceğim ama lütfen bebeğim ilk önce seni çıkarmam lazım.."

Etrafına baktı Lee.Küçük, demir parmaklıkları olan bir cam görmüştü.Jisung 'un elini tuttu ve o pencerenin yanına geldi.Yanında olan pense yardımı ile demiri Jisung'un geçebileceği kadar büktü.

"Güzelim bak şimdi sen burdan çık ben kapıdan çıkıp gelmek zorundayım.Yapabilir misin?"

Kafasını sallamıştı sâdece Jisung.Daha sonra Minho yapabileceğinden emin olup hızlıca oradan çıkmıştı.Anahtarı yerine koyarken neredeyse yakalanıyordu ama hiçbir sıkıntı çıkmadı.Hızlıca arka tarafa gitti ve Jisung'u buldu.Elinden tuttuğu gibi koşmaya başladı.Arabaya geldiklerinde ikisi de kendini arabaya attı.

"Neden geldin..? "

"Ne? Saçma sapan konuşma"

"Gitmemi isteyen sendin.. "

"Ben onu sinirle dedim, özür dilerim.Bunları sonra konuşsak? Şimdi uzaklaşmamız lazım."

Susmuştu Han.Hâlâ kırgındı ama seviyordu işte...

(...)

Changbin'den

Sabah olmuştu, hissediyordum.Yüzüme ışık vuruyordu.Gözlerimi aralayıp etrafıma göz attım.Doğruldum ve yataktan kalktım.
Ah lanet olsun kafam çok acıyordu! En son Lee'nin evine geldiğimi hatırladım.Hâlâ da orada olmalıydım.Kafama darbe inmesi ile bayılmıştım.
Kapıya doğru ilerledim ve kapıyı açmaya çalıştım ama açılmıyordu.Kilitliydi.Bende bu yüzden gidip camdan bakmaya başladım.Ne olacağını çok merak ettiğim için bekliyordum.Arkamı dönecekken çok tanıdık bir ses ile irkildim;

"Özür dilerim.."

Arkamı döndüm ve..Jeongin?! Hayatımın ikinci şokunu yaşıyordum.
Kafama koca vazoyu indiren de mi oydu?!

"Sen..?"

"Özür dilerim yapmak zorunda kald-"

Sesim yükselmişti,sinirliydim..

"YAPMAK ZORUNDA DEĞİLDİN YANG! AMA ELBET BİR GÜN BENİ ABİNE SATACAKTIN DEĞİL Mİ! KEŞKE O GÜN LEE'Yİ DE ÖLDÜRSEYD-"

Yanağıma ani bir tokat inmesi ile sustum.Neredeyse dengemi kaybedicektim ama ayaktaydım.Dudağımdaki kanı silip Jeongin'e baktım.Gözleri dolmuş,yaşları yanaklarından süzülüyordu.Çok mu ağır konuşmuştum?
Dudakları titriyordu.Bana son kez baktı ve hızlıca odadan çıktı.Ceketini aldığını duydum.Koşarak yanına gittim ve tam kapıdan çıkacak iken kolundan tuttum.Bana baktı ve öylece sustu.Ağlıyordu..

"Özür dilerim, öyle demek istemedim gitm-"

"Ses kes Seo..Ses kes.."

Kolunu sertçe çekip evden çıktı.Neden demiştim bunu? Neden yapmıştım..Neden hep ben pişman olmak zorundaydım bu adaletsiz yerde..?
Peşinden evden çıktım ama o çoktan gitmişti bile.Hiçbir yerde yoktu.Araba sesi duymam ile arkama baktım..

Benden bu kadar eğer hatalarım varsa lütfen affedin yeni bölümde görüşmek üzere<3





The Mafia In Your Mind 🔪 | JeongbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin